64.Bölüm

614 94 600
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm Şarkısı: Ferhat Göçer/Sorarlarsa

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm Şarkısı: Ferhat Göçer/Sorarlarsa. (Kerem'e yazılmış gibi, direkt onun durumunu özetleyen bir parça. Çok güzel gerçekten.)

Bu bölümü, küçük diktatörü gerçek bir karaktermiş gibi sevip bağrına basan tüm Keremkolik okuyucularıma ithaf ediyorum. Onu seven herkes üstüne alınsın 🥰

Keyifli Okumalar 🤗

Duyduğumuz bu sese tam bir anlam veremesemde art arda geliyor, sanki bir yeri; duvar ya da zemini yumrukluyor gibi güçlü ve sert darbeler duyuluyordu. O koyu sesten sıyrılıp kulağıma bir su gibi dolan feryatlarını işittim. Herkesten önce yukarı Sarp abim koşmuştu. Babam, annem derken üzerimdeki şoku atıp telaşla arkalarından bende koşmuş, merdivenleri ikişer, üçer adımla çıkarken uzun bir süre onu toplayamayacağımızı bilerek içimde kuytu bir endişe büyütüyordum. Yaklaştıkça feryadlarını duymamak mümkün değildi. Sarp abim kapıyı açtığında aniden sağına kalan duvara bir çerçeve fırlatmıştı. Abim korkuyla durdu birden. Refleks olarak o an kolları yüzüne gitmişti. Annem ve babam daldı içeri. Kerem dedi ikisi de üst üste. Abime bakıyordum. Bu sefer de elinin üstü kanlar içindeydi. Annemin bunu görmesiyle, attığı çığlığı kulaklarımda yayılarak yol alırken annem ona koşmak istedi. Babam durdurmuştu. Sarp abimde yeltendi yanına gidip sakinleştirmek için ama babam bizi de durdurup bırakın rahatlasın biraz dedi.

Delirmiş gibiydi karşımızda etrafı dağıtıyor, kimseyi duymuyor, umursamıyordu. İpini koparmış boğa gibi, bir şeyler arıyorcasına sağına soluna bakıyordu. O an gözlerim zemini taradı. Dikkatle vurup kırdığı eşyalara göz attım. Bunlar o Buse'nin hücresinde ayağına taktığı prangalardı. Yani ondan geriye kalan, atmayı, vurmayı, kırmayı bırakın; bakmaya kıyamayıp gözünden sakındığı en değerli eşyalarıydı. Fırlattığı çerçevede ki fotoğrafa bakınca ikisi olduğunu gördüm. Yatağının üzerindeki rafa uzanmıştı. Eline orada duran kar küresini alıp bu kez de onu çarpmıştı duvara. Çıldırmış gibi bağırıyordu. Sarp abime sarılmıştım korkuyla sıkıca. İstanbul'da ki çocukluğuma dönüp daha çok sıkmıştım onu. Büyük abim çekmeceleri dağıtıp fırlatıyor annem yaklaşmak istese de yanaşamayıp uzaktan teskin etmeye çalışıyordu. Ağlayarak "Kerem, annem yapma" diye yalvarırken "elin kanıyor oğlum, izin ver yaralarına bakayım anneciğim" diyordu. Abim hırçın hareketler sergilemeye devam ederek onu duymazdan gelip, elini umursamadan köşede özel olarak yaptırdığı, üzerinde onun adına önemli sayılar ve müzik noktalarının olduğu sehpasını çarpmıştı yere. O korkuyla çığlık atmıştım. Küçük abim başımı vücuduna bastırıp korkma meleğim demişti. Böyle sakinleşmeyeceği çok belliydi. Babam daha fazla seyirci kalamayıp hızla abime yaklaşarak kollarından tutup sarsmıştı biraz.

KIZILWhere stories live. Discover now