30.Bölüm

1.3K 127 634
                                    


🤗Merhaba KIZIL ailem🤗

Uzun bir aradan sonra yeniden birlikteyiz. Sizlerle olmayı, yorumlarınıza bakıp tebessüm etmeyi ve cevaplamayı çok özledim. Bu kısa aradan dolayı kitabı da özleyen ve heyecanla yeni bölüm bekleyen okuyucularım için ennnnn uzun bölümü yayımladım. Keyfini çıkarın. Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
❤💙❤

Mutluluğumun sebebini soran kişi Ayaz'dı. Yavaş adımlarla yanıma yaklaşırken "Merhaba Ayaz" dedim "Kerem abimle konuşuyordum."

Elinde tuttuğu içeceklerin birini bana uzatarak "seçeneklerin arasında en iyisi buydu. Bende sana da getirmek istedim" dedi gülümseyip. Uzattığı şişeyi alıp, samimice teşekkür etmiştim. Üzerinde okul forması olduğuna göre, bugün bir buçuk yıl aradan sonra yeniden okula dönmüştü.

Yanıma oturup "İlk defa Kerem abinle konuştuğuna şahitlik ediyorum. Bu an benim için tarihi bir gün sayılır Kızıl" dedi. Ben gülmekle yetinmişken, o devam etti sözlerine.
"Her zaman onu çok sevdiğinden bahsederdin. Sana iyi geldiğinden... Görüyorum ki gerçekten de sana çok iyi geliyormuş. Yüzünde kocaman bir çukur oluştuğuna göre..."

"Abartma Ayaz" dedim gülmeye devam ederken, ismini uzatarak.  "O kadar belirgin büyük
bir gamzem yok."

"Ya ben senin bile göremediğini, sende görüyorsam" diyerek göz kırpmıştı. Gülüşüm küçülmüştü yavaşça. Yerini ufak bir tebessüme bırakmıştı. Ne hissederek söylediğini anlayamadığım için utançla karışık tuhaf bir duygu kaplamıştı içimi. Göz kırptığına göre şakasına yapma ihtimali vardı, belki de ironi yapmıştı. Ya da dolaylayarak bir şeyler mi söylemeye çalışıyordu? Kafamda her zaman ki gibi kurgularım büyümeye devam ederken onlardan kurtulmak için şişeyi kafama dikip, biraz yudumladıktan sonra ona dönüp "Ee Ayaz" dedim. Başını benden tarafa çevirip gözlerime baktı. "Bugün hep o şikayet ettiğin okul forman yeniden üstünde. Okulu özlemiş misin bari?"

Minik bir kıkırdama kaçırmıştı dudaklarının arasından.
"Ne yalan söyleyeyim Kızıl, çok da özlememişim" dedi. İkimiz de gülerken devam etti sözüne.
"Hele Emel hocayı... Dersimiz şimdi onunlaymış."

"Yapma bee! O zaman Allah sana kolaylık versin Ayaz'cım" diyerek tiye almıştım.

"Ama seni ve ekibi, Kaan'ı, Ufuk'u birde basketbol takımımı çok özlemişim" dedi.

Kolunu sıvazlayarak "bizde seni çok özledik Ayaz" dedim. "Basketbol takımına girebilecek misin? Sonuçta dönem ortasındayız, takım hazır ve maçlar başladı bile. Hoca seni alacak mı? "

"Sence en iyi oyuncusunu almaz mı? Gittiğimde arkamdan çok ağladı. " dedi gülümseyip.

Bende gülerek sıvazladığım kolunu yavaşça ittirip "ukala" dedim. Birbirimize gülerken bakışlarım sınıf kapısına kaydı. İçeri elinde iki meyve suyuyla birlikte Yusuf girmişti. Utanmadan Elif'in içeceğini taşıyordu birde. Gülüşüm sönmüştü yavaştan onu görünce. Fark eden Ayaz, bakışlarımın olduğu yöne çevirdi başını. Bize doğru yanaştı yavaştan Yusuf. Onun suratı da asıktı. Ayaz'a nefret dolu gözlerle bakarak yanıma geldi. Burnundan soluyarak benden tarafa döndürdü başını. Zorla gülüyormuş gibi bir tavır sergileyerek elindeki meyve suyunun birini bana uzattı.

"Sana aldım birlikte içeriz diye" kısa bir bakış attı Ayaz'a. "Ama görüyorum ki yanın hiç boş kalmıyor"

Uzattığı meyve suyunu geri ittirip
"Boş kalsa bile seninle oturup bir şeyler içmeye niyetim yok zaten. Sağ olsun Ayaz bana getirmiş. Sen Elif'e ver istersen" dedim.

KIZILWhere stories live. Discover now