9.Bölüm

2.3K 223 502
                                    

Ups! Ten obraz nie jest zgodny z naszymi wytycznymi. Aby kontynuować, spróbuj go usunąć lub użyć innego.


Bu bölümü beni ve kitabımı destekleyen değerli dostum ve aynı zamanda okuyucum olan Huzursayfalarda 'ya ithaf ediyorum...

İYİ OKUMALAR...

İlk ders başlamak üzereydi lakin Gamze hâlâ okula gelmemişti. İçten içe neden gelmediğini merak etsemde sebebini sanki biliyor gibiydim. Telefon edip sorsam telefonu açıp açmayacağını bilmiyorum ki açsa bile ne diyecektim? Belki de bugünün böyle geçmesi ikimiz için de iyi olurdu fakat yinede okula neden gelmediğini öğrenmem lazımdı. Biraz düşününce nasıl öğreneceğimi bulmuştum. Yan sınıfta onunla aynı mahallede oturan ve servis arkadaşı olan Özge'yi bulup ona sormam en mantıklı ve arayacak cesaretim olmadığı için tek seçeneğimdi. Sıradan fırladığım gibi doğruca 11/B sınıfına girdim fakat Özge de sınıfta değildi. Hayal kırıklığıyla 11/B'den ayrılırken kapıda karşılaşmıştık. Hiçbir şey söylemeden bodoslama dalmıştım konuya.

"Hah. Özge, Gamze neden gelmedi biliyor musun? Haberin var mı? Bir şey söyledi mi sana?"

Kıza karşı soruları tren vagonu gibi bir bir sıralamıştım. Haliyle biraz şaşırdı ama hemen cevap vermişti.

"Niye gelmediğini bilmiyorum. Annesi çıktı kapıya bugün gelmeyecek dedi."

Suratım bozulmuştu bir anda. Bakışlarım yere düşmüş, buruk bir ses ile konuşmuştum.

"Anladım. Teşekkür ederim."

Bozulmuş moralimin refakatinde tekrar sınıfa dönmüştüm. Sıraya oturup derin bir iç çekişin ardından pencereden dışarıyı seyre dalmıştım biraz. Yanım bugün boş kalacaktı. Kendimi kötü hissetmem için gün aynen kaldığı yerden devam ediyordu. Çok geçmeden biraz sonra günün ilk dersini başlatmak için her adımda topuklularından yayılan tık tık sesleriyle kulağımı tırmalayan edebiyatçı, sınıfa girip karşımdaki yerini almıştı. Canım çok sıkkındı, ders dinleyemeyecek kadar da yorgun ve keyifsiz hissediyordum. Başımı kollarımın arasına alıp, boş boş sınıf kapısının yanında duran ve etrafında bir öğrencinin açıp diğerinin basket atmaya çalıştığı buruşturulmuş birkaç kâğıt bulunan gri, pedallı çöp kovasına bakıyordum. Emel hoca, derse geçmeden önce her okulun günlük rutinlerinden olan yoklamayı alıyordu. Kendi ismimin geçtiğini duymayacak kadar düşüncelere dalmıştım o an. İkince kez adımı söylediğinde arkamda oturan sınıf arkadaşım Enes'in dürtmesiyle istemsiz bir şekilde hocaya göz atıp "burada" demiştim. Ama aslında olmak istemediğim çok belliydi. Emel hoca kafasını doğrultup burnunun ucuna iyice düşen gözlüğünü yukarı iterek ters ters bakmıştı. Ona hiç aldırmadan kendi bakışlarımı yeniden çöp kovasına çekmiş düşünceler diyarıma geri dönüş yapmıştım. Emel hoca'nın gözlerinin üstümde olduğunun farkındaydım. Bakışları hâlâ üzerimdeyken yoklamayı bitirip "bugün derse geçmeden önce sözlü yapmak istiyorum." dedi. "Var mı gönüllü olan?"

KIZILOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz