25.Bölüm

1.6K 140 433
                                    

Merhaba!
Yeni Bölüme Hoş Geldiniz.

Bölüm Şarkısı: Eylem AKTAŞ/ Yüreğimden Tut
(Hikayenin bir yerinde geçiyor. Aklınızda daha güzel canlanması için dinlemenizi tavsiye ederim ki çok güzel bir şarkı zaten.)

Oy vermeyi unutmayın. Yorumlarda sizinle birlikte olacağım.

Keyifli okumalar dilerim...

Gözlerim doğrudan sesin geldiği yöne odaklanmıştı. Kaşları çatık, sesi öfkeli, kızgın bakışlarıyla karşımda duran kişi babamdı. Bana öfkeli olduğu çok belliydi ama sebebi neydi? Onu kızdıracak hiçbir şey yapmamıştım, yani ne yapmış olabilirdim ki? Henüz eve bile girmemişti üstelik.

"Efendim baba. Bir şey mi oldu?" dedim. Suçumu bilmeden merakla ona doğru ilerlerken. Başını salladı yukarıdan aşağı doğru "sen biliyorsun ne olduğunu" dedi.

Allah Allah. Ne yapmış olabilirdim ben? Düşünüyorum ama aklıma bir şey gelmiyordu. Acaba Yusuf ile top oynadığımı gördü de bu yüzden mi kızmıştı? Ama bunda kızacak bir şey yoktu ki. Saçmalamıştım iyice. Merakla ve ürkek adımlarla ona doğru ilerlemeye devam ediyordum. Anahtarını arıyordu fakat bulamamıştı, birilerinin kapıyı açması için zile bastı. Yanına vardığımda evin kapısı açılmıştı. Bizi karşılayan kişi Sarp abimdi.

"Hoş geldin baba."

"Hoş buldum oğlum. " dedi çatık kaşlarının arasından hâlâ bana bakarken. Abim şaşkındı. O da tıpkı ben gibi ne olduğunu anlamamış, şaşkınca bakıyordu yüzümüze.  'Ne oldu' anlamında kısa bir bakışla göz kırpmıştı bana. Ona karşı yapabildiğim tek şey olumsuzca kafa sallamaktı. Çünkü ben de bilmiyordum, bilmeyerek ne yaptığımı. Kafasıyla evi işaret edip "gir içeri " dedi. Ardımdansa o gelmişti. Sert bir şekilde hızla kapattı kapıyı.

"Baba ne oluyor?" diye sordu Sarp abim.
"Neredeydin sen?" dedi doğrudan öfkeyle gözlerime bakarak.

Beklemediğim bu soru karşısında afallamıştım. Sertçe yutkundum sonra. Demek istediğini anlamıştım aslında. Bizi kesin Berkcan ile cafede görmüştü. Bu yüzden kızmıştı. Ama bir dakika, babamın şirketi o tarafta değildi ki. Yani görmüş olma ihtimali düşüktü. Görse bile kızar mıydı acaba? Çok zannetmiyorum. Yanımda Gamze'de vardı çünkü. E o zaman neden böyle bir soru sordu derken bir yenisini daha ekledi.

"Birkaç gündür öğleden sonra olan derslere girmiyormuşsunuz Kızıl hanım! Ahmet Bey aradı. Neden?! Okula! Gitmiyorsun?!"

Teker teker, bastıra bastıra ve yüksek sesle, kızarak söylemişti son üç kelimeyi. Kızgınlığının sebebi anlaşılmıştı. Ona verebilecek bir cevabım yoktu. Kuralcı babamın, katı kurallarından birini çiğnemiştim. Başımı yere gömecek kadar eğmiştim karşısında.

"Baba..." kekeleyerek ve titreyerek çıkıyordu kelimeler ağzımdan. Büyük bir ceza alacağımdan emindim. Çarpılan kapı ve gürültüleri duyan Kerem abimde belirmişti merdivenlerde.

"Neredeydin kızım?! Niye girmedin derslerine?!"

Şimdi üçüde bana bakıyordu. Ne diyecektim? Ne diyebilirdim ki? Yusuf'a kızıp, Emel hoca ile tartıştığımı mı? Berkcan'a aşık olduğum için Gamze ile kavga edip eve döndüğümü mü? Sonra da onunla görüşmek için cafeye gittiğimi mi? Hangi birini anlatacaktım?  Üçü birden yürürdü üstüme. Üçüne de kızmak için ayrı ayrı sebep yaratmıştım. Neden beni savunacak bir ablam yoktu da iki abim vardı sanki? Çok çaresiz kalmıştım. Babama yalan söyleyemezdim ama doğruyuda anlatamazdım. O an bir mucize gerçekleşmesini istedim. Gözlerim dolmaya başlarken yavaştan, başım hâlâ yerde, parmaklarımla oynuyordum.

KIZILOnde as histórias ganham vida. Descobre agora