10.Bölüm

2.1K 202 243
                                    

Yanında bi çocuk duruyordu...

"Kaya hocam dersinizi böldüm. Kusura bakmayın."dedi Ahmet Bey.

Kahraman hoca "Estağfurullah müdür bey. Buyurun." diyerek karşılık verdi.

Müdür sınıfa dönüp yanındaki çocuğun bu okula nakil olduğunu ve bu sınıfta okuyacağını söyleyerek, iyi dersler dileyip sınıftan ayrıldı.

Çocuk hemen hemen 1.85 boylarında, kumral, elmacık kemikleri hafif belirgin, ince uzun yüzlü, yeşil gözlü yakışıklı biriydi. Sınıfta ki kızların üçte ikisi düşmüştü bile. Berkcan kadar olmasada gerçekten çok yakışıklıydı. Ses tonu ve konuşma üslubu insanı daha da bir etkiliyor gibiydi. Her neyse.
Çocuk kendini tanıtmaya başlamıştı.
O, konuştukça kızlar ağzı açık bir şekilde hayran hayran izliyorlardı. Adının Yusuf olduğu söyledi. Garip bir şekilde ben de gözlerimi ondan alamıyordum. Yeni biri olduğu içindir diye düşünmüştüm. O da bizim gibi sıradan bir öğrenciydi sonuçta. Belki de iyi anlaşırsak onu da gruba alırdık. Kendini anlatmaya devam ediyordu.

"Babam bir doktor. Buraya Konya'dan geliyoruz ama aslında Karadenizli'yim. 18 yaşımdayım. Futbolu ve basketbolu hem izlemeyi hem de oynamayı çok seviyorum fakat okul takımlarına katılmayı pek tercih etmedim. Okulda derslerime daha çok önem veriyorum ve geldiğim okulda sınıf birincisiydim. En sevdiğim ders matematik, hiç sevmediğim ders ise sosyolojidir. Umarım hepinizle iyi anlaşırız." dedi. Özgüveni yüksek görünüyordu. Arkadan Enes öne eğilerek fisıldadı.

"Bayağı inek öğrenci bu. Birken iki oldunuz Kızıl."

Enes'in sözlerine karşı tebessüm etsemde, gerçekten bu çocuk çok zeki ve çalışkan bir öğrenciye benziyordu. Ve bu hiç hoşuma gitmedi.
Benimle yarışacak biri vardı artık. Sınıf çocuğa bakmaya devam ederken Kahraman hoca "Hoşgeldin Yusuf. Boş bir sıra bulup otur." dedi.
Yeni çocuk orta sıradaki, en son masanın bir önünde, yalnız olan Bora'nın yanına oturmuştu. Zaten sınıftaki tek boş sırada orasıydı. Çocuğa son kez göz gezdirip önüme döndüm. Yavaş yavaş ders sonu geliyordu artık ve çok geçmeden zil çalmıştı. 'Nihayet' dedim içimden. Sınıfın yarısı çıkmıştı bile.

Bizim ekip, Bora, Yusuf ve Yusuf'un içine düşecek gibi etrafını saran birkaç kız dışında hiç kimse kalmamıştı. Kafamı arkaya çevirip Yusuf'a baktım. Sanki diğer kızlarla pek ilgilenmiyor gibiydi. Belki de sevgilisi vardı. Kerem abim de böyleydi çünkü. Etrafında bi' dünya kız onunla çıkma hayali kurarken o hep Buse'sini düşünüp hiçbir kıza pas vermezdi. Ne kadar aptalcaydı oysa. Evet büyük ihtimalle sevgilisi vardı ya da sevdiği biri. Neye güldüğünü anlayamasamda gülüşü çok güzeldi. Niye böyle düşündüğüme anlam veremezken bir an da başını kaldırıp yüzüme baktı. O an göz göze gelmiştik. Hemen başımı önüme çevirmiştim. Bu çok utanç verici bir duyguydu. Ekip kendi arasında bir şey tartışıyordu ama ne söylediklerini bile anlayamıyordum. Enes beni dürtüp:

"İyi misin?" dedi. Başımla onu onaylayıp konuya hemen dahil oldum. Emel hocayı konuşuyorlardı.
'Neden olmamış olabilir' diye tartışırken Yusuf etrafını saran kızlardan sıyrılarak yanımıza gelip:

"Merhaba" dedi. "Ben Yusuf."

Elini uzatmıştı tanışmak için. Elini sıkan ilk kişi Enes oldu ve sırayla bizi tanıştırmaya başladı.

"Enes ama arkadaşlarım 'Patron' der. Bu Uçuk, bu Rapper, Rapunzel bu da Kızıl." dedi.

İsmimi duyunca yüzüme bakıp gülümsemişti. Enes herkesin lakabını söylemişti. Bu yüzden kesin ismimi lakabım sanmıştır diye düşünmüştüm.
"Ne tartışıyordunuz?" diye sordu Yusuf.
Herkes birbirine bakarken bizim asabi Ömer atladı hemen.

KIZILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin