39. Bölüm

1.1K 134 439
                                    

Bu bölüm Pazar gününü iple çeken sevgili okuyucum zgeYamur126 'ya gelsin

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.


Bu bölüm Pazar gününü iple çeken sevgili okuyucum zgeYamur126 'ya gelsin.

Oy vermeyi unutmayın, bugün yorumlarınız beni extra mutlu edebilir, yorum yapmayı da unutmayın.

Keyifli okumalar...

Ne yapsam bir türlü uykum gelmiyordu. Sarp abim yanımda mışıl mışıl uyurken ben yatakta dönüp duruyordum. Acaba rahatsızlık mı verdik diye de saçma sapan düşüncelerle beynimi meşgul ederken yattığım yerden doğrulup yatağın içinde bağdaş kurmuştum. Asiye teyze bize Yusuf ve Arda'nın odasını kalmamız için hazırlamıştı. Arda yavrucağı ise kucağına alıp kendi odasına götürmüştü. Sayemizde yıllar sonra çocuk annesine sarılıp uyuyacaktı diye kendi kendime dalgasına söylenmiştim. Asya abla biz gelmeden çoktan uyumuştu. Sabah ona sürpriz bir şekilde böö demiş olacaktık. Daha önce hiç ailem olmadan başka bir evde yatıya kalmamıştım. Abim vardı yanımda gerçi ama o da çoktan rüya alemine dalmıştı. Ona mekan fark etmiyordu uyuması için. Kafasını yastığa koyması yeterliydi. Telefonu alıp saate bakmıştım. Gecenin bir yarısı olmuştu. Bugün olan bütün olaylar gözümün önüne sıralanırken, kapansın da uyuyayım diye beklediğim göz kapaklarımı kapatmama engel oluyordu. Tüm bu yaşananlar bir gün için çok fazlaydı. Benim için çok ağırdı. Abimin gitmek için kapıyı vurup çıkması, babamın hastaneye kaldırılması, Yusuf'a yaptıklarım...

Yusuf'u anınca aklımdan geçenler yüzümü kızartırken acı bir gülümseme bırakmıştı ardında. Rezil rüsva ettiğim çocuğun yatağının üstünde oturmuş sabah olmasını bekliyordum. Ne garipti. O beni affetmişken ben kendimi bir türlü affedemiyordum. Yaptığım onca çocukça davranışlarıma rağmen bana sırt dönmek yerine yanımda olup beni teselli etmişti. Bugünü ve Yusuf'un bu yaptığını asla unutmayacaktım. Başımı bu düşüncelerin ağırlığı ile çevirirken yatakların ortasında duran iki çekmeceli süt beyaz komodinin üstündeki kitaplar ve çerçevede yer alan fotoğraf dikkatimi çekmişti. Abajurun ışığı onları daha net görebilmeme olanak sağlıyordu. Ama kitaplardan ziyade dikkatim, 13x18 santimlik oymalı ahşap çerçevede toplanmıştı. Almak için yastığa doğru biraz yaklaşıp uzanmıştım.

Çerçevenin oyuklarında parmaklarım gezinirken mutlu mutlu yüzüme sırıtan aile fotoğrafını inceliyordum. Anne ve baba ortada, küçük oğlan önlerinde, Asya abla babasının, Yusuf'ta annesinin yanında, gülümsemişlerdi fotoğrafçıya. İnce parmaklarım oyuklardan yavaşça yana kayarak ayaklı belanın yüzünde durmuştu. Çerçevenin camında sağa sola gel gitler yaparken 'ah Yusuf' dedim tebessümümü büyüterek. "Ah ayaklı bela. Sen ne yüreği büyük bir insansın"

Kısa bir süre öylece cansız ama iç ısıtan gülüşünde kaybolurken, yavaşça uzanıp çerçeveyi aldığım komodinin üstüne, abajurun yanına geri koymuştum. Ayaklarımı yataktan sarkıtıp sessizce odada yürümeye başladım. Ses çıkarmamak ve abimi uyandırmamak için, kapıyı üstünden bastırıp yavaşça kolu çevirdim. Aynı sessizliği kapatırken de yapıp bahçeye çıkmak için merdivenlerden aşağı parmaklarımın ucunda inmeye başlamıştım. Bahçede ki salıncağa gidip biraz hava almak istiyordum. Tam kapının bulunduğu hole gelmişken salondan tanıdık bir ses adımı söylemişti.

KIZILTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon