29.Bölüm

1.6K 131 750
                                    

Bakmak isteyenler için medyaya Kızıl ve arkadaşlarını bırakıyorum👆

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bakmak isteyenler için medyaya Kızıl ve arkadaşlarını bırakıyorum👆

Bu bölümü sevgili okuyucum HilalKarasu024 'e ithaf etmek istiyorum.

Sizler için en uzun bölümümü yazdım. Oy vermeyi unutmayın.

❤Keyifli Okumalar ❤

Gamze beni kesinlikle yanlış anlamıştı. Hata benim. Lafa direkt 'gece odama geldi' diye başlarsam yanlış anlar tabii. Üzerimde saltanat kuran o delici bakışlarını yok etmek için hemen durumu açıklamıştım ona. Şaşkınlığına karışan küçük bir 'oha' dökülmüştü ağzından. Sude arkada meraktan çatlamış sessiz sessiz ne konuştuğumuzu sorup duruyordu. Ama şimdi ona söylemek için arkaya dönersem önce Enes duyardı. Ardından diğer iki çatlak kankam merak ederdi ve onlarda kesin öğrenirdi. Bu sefer de Ömer Yusuf'a daha çok kinlenir mutlaka ceza alacak bir harekette bulunurdu benim yüzümden. O sebepten ötürü bizimkilere söylemek istemiyordum bu durumu. Ama Gamze mesajı görmüştü. Ona küçük bir açıklama yapıp Sude'ye de geç kalma sebebimden bahsetmiştim. Hocanın ikinci kez uyarması ile önüme dönmüştüm. Belâ komşumun da mesajına karşılık olarak 'bence kendini gözünde çok büyütüyorsun, çünkü umurumda değilsin' yazıp göndermiştim. Bir süre sonra yeniden mesaj geldiğini gördüm.

'Bence sen beni ve sana yapabileceklerimi fazla küçümsüyorsun.'

Vücudumun titremesine sebep olmuştu o an sinirlerim. Arka sıraya doğru dönüp baktım suratına. Neden benimle uğraşıyorsun Yusuf? Diye iç geçirdim. Enes'in 'bir sorun mu var?' demesi üzerine irkilip 'hayır yok bir şey' diyerek derse dönmüştüm. Onunla aynı sınıfta bulunmaktan dolayı rahatsızdım şu an. Acaba şimdi beni mi izliyor? Sorusu beynimi kemiriyordu. Belki de içinden dün geceyi düşünüp kıs kıs gülüyordu. Kafamda aynı cümlelerin yankılanarak dönüp durmasından dolayı derse odaklanamıyordum. Başımı pencereye doğru çevirip, kafamı biraz dağıtmak istedim. Okulun basketbol sahası görünüyordu baktığım yönde. Birkaç öğrenci maç yapıyordu. Üç-beş öğrenci ise avare avare dolanıyordu. Caddeden arabalar vızır vızır geçerken, bir o kadar da yaya vardı. Herkes bir yerlere yetişme çabası içindeydi. Bir taraftan dışarıda ki hayata imrenirken, bir taraftan da okulda olmayı seviyordum. Kaldırımda kırmızı ışığın yanmasını bekleyen ombre saçlı minyon kıza takılmıştı gözlerim. Altında; mini ucu tüllü ve oldukça pofuduk duran siyah balon bir etek, düz ve yine siyah bir çorap vardı. Üstünde ise bej renkte bir bluz. Güzel görünüyordu kombini. Oldukça şık duruyordu. Yüzü uzaklıktan dolayı fazla net olmasa da anladığım kadarıyla bakımlı biriydi. Bir süre mesajlaştıktan sonra kulağına götürdü telefonu. Belki de biriyle buluşacaktı. Bu kadar süslendiğine göre kesin bir erkek arkadaşı vardı ve onunla görüşecekti. Neden öfkeli gibiydi peki? Görüşmek istediği kişi, kızın buluşmak istediği yere gelemeyeceğini mi söylüyordu? Yoksa erkek arkadaşı onu aldatmış mıydı? Belki de öyleydi. Kız bu yüzden sinirliydi. Kızın bütün hayalleri ve sevgisiyle oynamıştı. Şerefsiz çocuk. Ne istedin şu gül gibi kızdan(?) Seninle evliliğe uzanan bir hayali vardı belki. Ah ama kesin bu kız onu affeder diye düşünürken; tüm bu aklımda kurduğum hayat hikayesine, kızın bir erkek arkadaşının olup olmadığını bilmediğim halde birine aşık edip sonra ayırmama içimden gülerken, kız hâlâ telefon kulağında, aceleyle bir taksi çevirip uzaklaşmıştı oradan. Tabii benim de ona kurguladığım acıklı hayat sona ermişti. Ama ben çok sevmiştim bu oyunu. Hemen gözümü, yeni gelen uzun boylu, sarışın abimize çevirmiştim o yüzden. Tam ona da bir hayat hikayesi çizecekken hoca adımı seslendi. Başımı çevirmem ile gerçek dünyaya dönmüştüm.

KIZILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin