4.Bölüm

3.7K 329 716
                                    

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



Bölüm şarkısı: Linkin Park - Castle Of Glass

Keyifli Okumalar 🌼

Oy vermeyi unutmayın ❗



Öğleden sonra olan derslere girmemiştim. Gamze'yi ve ona söylediğim o aptal sözleri düşünüyordum. Nasıl söyledim o kelimeleri ona karşı? Nasıl?... Kendimi çok kötü hissediyordum doğrusu. Nefeslerim sayılı gibi daralıyor, ruhum bedenimden ayrılıyor gibiydi. Acı çekiyordum. Üzgündüm...
Otobüse bindiğimden beri kafam cama yapışık halde müzik dinliyordum. Suratım beş karış moralim tavana asık, gözlerim yanımdan hızla akıp giden insanlara, arabalara dalmış ama görmüyormuş gibi öyle boş bakıyordu etrafa. Üstelik ağlamak istiyordu ısrarla ama onları zapt etmeyi başarmıştım. Boğazıma düğümler dizilmiş, yutkunamıyordum. Koca bir hüzün kaplıydı içim. Başım cam ile birleşmiş gibi durmaya devam ederken, gözlerimi çevirmem ile bana bakan ok gibi delici bakışlarda bulmuştum kendimi. Ayakta duran yaklaşık 1.60 boylarında, eşarbından dışına çıkan kar beyazı saçları ile yeni bindiğini düşündüğüm teyze, ona karşı bir suç işlemişim gibi o kadar insan arasından gözleri ile beni hedef almış ateş ediyordu sanki. Üstelik ıslakamadan da vuruyordu. Bakışlarına daha fazla katlanamayıp yer vermiştim. O suratı düşük kadın gülümseyen
ton ton bir nineye dönüşüvermişti.

"Sağol kızım" dedi ince çıkan sesi ile.
İnsanların bana kızım demesine deli oluyordum. Zoraki bir gülüş atarak karşılık verdim ve havasız insan aracında bir yere tutunmaya çalıştım. Tam üzüleceğim sırada birileri itekliyor bir türlü üzülmeme izin vermeyip, ani irkilmeler yaşamama sebep oluyorlardı. Dayanamayıp en sonunda arkadan öne doğru sürekli ilerlemem için kaktıran amcaya dönüp

"Ya amca...! Ne kaktırıp duruyorsun?! Nereye yetişeceksin sen, Azrail'e mi?! Bi' ağız tadıyla üzüntü yaşatmadınız be kardeşim! Ama olmaz ki böyle." diye yükseldim.

Şimdi otobüste ki tüm gözler bana dikilmiş, itina ile süzgeçlerinden geçirilmiştim. Deliymişim gibi bakmaya başlamışlardı. Cık cıklayanlar, tuhaf harelerle beni süzenler, belli belirsiz gülenler olmuştu sözümden sonra. Ah şu dilim ah! Kendi kendime söylenirken şoföre seslenip müsait bir yerde durmasını istedim. Daha fazla katlanamayacaktım bu topluluğa. Yolun geri kalanını yürüyecektim. Zaten yaklaşmıştım eve. İnip temiz hava almak daha iyi olurdu benim için. Hızlı adımlarımı ağırlaştırmıştım. Derin nefesler alarak ruhumun acısını söndürmek, azda olsa rahatlamak istiyordum. Erkenden eve varma gayesinde değildim. Sonra nöronlarımdan güçlü bir sinyal yayılarak beni dürtmüştü sanki. Şimşek gibi çakıyordu bu düşünce beynimde. Aklıma gelen şey ayaklarımı hızlandırmıştı şimdi. Mavi kirpi Sonic kadar olmasamda hızlıydım. Bahçe kapısının kolunu çevirip girdim. Komşular ile aynı bahçeyi paylaşıyorduk ama geniş olan bahçemiz sayesinde biraz mesafeleydi evlerimiz. Hâlâ taşınma telaşı vardı anlaşılan. Eve girip çıkanlar belli değildi. Koyu kahve çelik kapımızı açmak için, anahtar deliğine ait olan anahtarı yerleştirip sola çevirdim bir kez. Gelen açılma sesi ile içeri daldım. Erken döneceğimden kimsenin haberi yoktu tabii.

KIZILWhere stories live. Discover now