34. Bölüm

1K 119 358
                                    

Sizleri küçük diktatörünüzle karşılamak istedim bugün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Sizleri küçük diktatörünüzle karşılamak istedim bugün.

Oy vermeyi unutmayın. Keyifli Okumalar dilerim❤️💙

"Abi Berkcan'a neden bırakıp gitmek kolay mı diye sordun? Bir yere mi gidiyor yoksa?"

Tam sorumu cevaplamak için bana döndüğünde aşağıdan annem bize seslenmişti.

"Kızıl! Sarp! Hadi çocuklar geç kalıyoruz!"

'Tam sırasıydı yani Semiha Sultan' diye içimden öfkelenmiştim anneme. Abim son kez üstüne başına bakıp bana doğru yürüdü.

"Eee abi, söylesene"

Omzuma nazikçe dokunup "kimsenin bir yere gittiği yok. Sonra anlatırım" diyerek odadan çıkmıştı.

Ah anne ya! Ne olurdu beş dakika sonra seslenseydin. Şu an çok kızgın olsamda en azından gitmeyeceğini öğrenmiştim. O bana şimdilik yeterdi. Masanın üstünden defteri alıp hızla yanlarına inmiştim bende. En önde annem arkasından Kerem ve Sarp abim çıkarken en son ışıkları kapatıp babam çıkmıştı. Kapıyı kilitledikten sonra yavaş yavaş Yusuflara doğru yol almaya başlamıştık. Gerçekten gitmek istemiyordum daha doğrusu onu görmek istemiyordum. Astığım suratımın refakatinde, Ay'ın eşsiz güzeliyle aydınlattığı çimenlerin üstüne basa basa ilerlerken, küçük diktatörüm koluma girmişti aniden. Başımın üstüne biraz eğilip fısıldar tonda konuştu.

"Sahipli olduğum belli olsun."

"Bunun için tasma gerekmiyor mu abi?" Dedim muzipçe.

Güleç karşılamıştı sorumu. Aynı muziplikte cevap verdi.
"Dikkat et de ısırmayayım seni"

Az önce bana laf mı çarpmıştı acaba diye iç geçirsemde asık suratımda güller açtırmayı yine başarmıştı. Kafamın içindeki olumsuzlukları silkeleyip biraz küçük prensle uğraşmak istemiştim. Zaten gereğinden fazla düşünmüştüm bu konuyu. Onun yaptığı da benimkinin yanında hafif kalmazdı diye avuttum kendimi. Ardından birkaç adım önde olan ponçiğe seslendim.

"Sarp abi"

Bana dönüp, durdu. Kafasını iki yana sallamıştı 'ne?' dercesine. Eline defteri uzatıp "şunu bi' tutar mısın? Ayakkabımın bağcığını bağlayacağım" dedim. Nazikçe defteri alırken dikkatini çekmişti.
"İyi de senin ayakkabın sandalet" dedi ama artık çok geçti. Çünkü defter onun elindeydi ve geri almaya hiç niyetim yoktu. Merdivenlere koşarken seslendim.
"Artık sen verirsin"

"Kızıl saçmalama al şunu. Sen istedin" desede umurumda değildi. Kapıyı çoktan çalmıştım. Defteri Kerem abime vermeye çalışmıştı bu sefer de ama o da almayınca kalmıştı elinde. İstese de istemese de Asya'ya ajandayı o vermek zorundaydı. Kapıyı açıp bizi karşılayan ilk isim "hoş geldiniz" diye sıcak tavırlarıyla Mehmet amca olmuştu. Hemen arkasına sıralanmış Asiye teyze ve Asya abla da aynı sıcaklıkta karşılamışlardı bizi. Mehmet amcayla tokalaşarak içeri ilk giren isim babam olmuştu. Ardından annem sonra ise biz sırayla geçmiştik eşiği. Küçük diktatör bizimkilerle salona geçerken, ben ve ponçik hâlâ kapının önündeydik. Sarp abim utangan bir halde elinde sıktığı defteri nazikçe uzattı.

KIZILHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin