TANITIM

102K 1.9K 125
                                    

Kendini üzerime daha da bastırıp, kollarını başımın üzerine sabitlediğinde gözlerindeki ateşi gördüm. Bana doğru daha da yaklaştığında kımıldamaya değil gücüm, cesaretim bile kalmamıştı.

"Sen sadece anahtarı bana ait olan bir kafeste umutsuzca kanat çırpan bir güvercinsin" dedi elimdeki anahtarı avucuna alırken. "Sadece, ben istersem özgürlüğüne kavuşabilirsin, aksi takdirde boş yere çırpınışlarında, kanatlarına zarar vermekten başka hiçbir şey elinden gelmez." Yüzü yüzüme hiç olmadığı kadar yakındı. Gözlerindeki karanlık tüylerimi diken diken etti ise de belli etmedim.

Çırpınmaya başladığımda bileklerimin acısıyla yüzümü buruşturdum. Yüzündeki gülümsemeyle bana bakmaya devam etti. Hareket ettikçe, ona değil de kendime zarar veriyordum. Az önce söylediği sözlerinin gerçekliğini fark ettiğimde dehşete düşmüştüm. Usulca bileklerimi serbest bıraktığında, bileklerimdeki rahatlama ile kendime geldim. Üstümden kalkmasıyla hızla bacaklarımı kendime çekerek doğruldum. Bir elini bileğime geçirdiğinde bütün iplerin onun elinde olduğunu anlamıştım. Beni sürüklercesine götürürken yine de ona karşı koymaya devam ediyordum.

"Senden nefret ediyorum" dedim tekrar beni çekeleştirirken.

"Biliyorum..."

*********************

"Canımı acıtacaksın" dedim fısıltıyla. Aklım her aldığım yaradan sonra mikrop kapmaması için kesiklerin üstüne sürdüğüm tentürdiyoda giderken. Tentürdiyottan da oksijenli sudan da nefret ediyordum. "Sadece yıkasak olmaz mı?" dedim eteğimi çekiştirip dizlerimi kapamaya çalışırken.

Sözlerim karşısında sırıtırken, yanıma oturdu. "Şimdi de küçük bir kız gibi ağlayacak mısın?" diye dalga geçti. Bakışlarımız birbirine odaklanmış, sessizce dururken gözlerini usulca çekip ilk yardım çantasını açtı.

"Ama önce şu çoraptan kurtulmalıyız" dedi elini bacaklarıma uzatırken.

Anında elini tutup "Ben halledebilirim" dedim utanarak. Yüzündeki sırıtmadan beni utandırmanın ne kadar hoşuna gittiğini anlayabiliyordum.

"Arkanı dön" dedim emredercesine.

"Anlamadım?"

Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyordu. "Anlamayacak bir şey yok. Arkanı dön dedim."

"Çorabını çıkarmak için benim arkamı mı dönmemi istiyorsun Güvercin?" derken alaycı bir gülümseme bütün yüzüne yayılmıştı.

"Aynen öyle. Senin gözünün önünde soyunacağımı düşünmüyorsun herhalde?

"Altı üstü bir çorabını çıkartacaksın"

"Arkanı dönmezsen soyunmayacağımı biliyorsun değil mi?" dedim kendimden emin olarak.

"Sen de soyunmazsan, seni büyük bir zevkle soyacağımı biliyorsun değil mi?"

*******************

"Senden nefret ediyorum. Allahın cezası!" diyerek sağa sola kendimi savurdum. Ellerimi oynatabildiğim kadar oynatıp bütün gücümle bağırmaya başladım.

"Yeter be yeter! Bıktım artık senden de Eymen'den de. İkinizde canisiniz ikiniz de acımasız ve duygusuzsunuz. Çıkarlarınız uğruna adam öldürmek ve kadınlara zarar vermek hoşunuza gidiyor." Söylediğim son cümle ile yaptığını yeni fark etmiş gibi ellerini gevşetti. Kollarımı onun ellerinden hızla kurtararak ayağa kalktım. Yağız da benimle birlikte ayaklandı kolumun birini tekrar kavradı. Bu seferki dokunuşunda acı yoktu. Sadece beni yanında tutmak istediği için yapmıştı. Gözlerindeki öfke yerini merhamet duygusuna bırakırken daha da sinirlendim.

"Sana bırak dedim" hiddetle kolumu tekrar geri çektim. Tuttuğum gözyaşlarım usulca gözümden dökülürken Yağız'ın karşısında bir kez daha kendimi tutamadığım için içimden lanetler ediyordum.

"Eymen sana zarar mı verdi?" gözleri odağını kaybetmiş gibi boş boş bakıyordu. Sorduğu soruya cevap vermediğimi görünce tekrar bağırdı.

"Sana diyorum Allah'ın cezası Eymen sana zarar mı veriyordu?"

O kadar sinirli bağırmıştı ki ne yapacağımı şaşırmıştım. Vücudum kaskatı kesilmiş titremeye başlamıştı. Bacaklarım, vücudumun ağırlığını taşıyamaz olunca diz üstü yere çöktüm. Beni yerden kaldırmak için uzattığı elini bir çırpıda iterek uzaklaştırdım. O da karşımda dizlerinin üstüne oturmuştu.

"Bu seni neden ilgilendiriyor ki? Bana zarar vermiş olsa ne olacak, sanki sen de bana zarar vermedin mi?" Kollarımı açarak önüne doğru uzattım. Bileğimde akşamdan kalma kızarıklık yavaş yavaş morarırken oluşan görüntü can acıtıcıydı. Bakışlarını, bir müddet bileklerimden ayırmadı. Sıktığı dişlerini çenesinde oluşturduğu tümsek nabız gibi atarken, bir saniyelik de olsa gözlerinde fark ettiğim pişmanlık duygusunu, büyük bir ustalıkla savuşturarak gözlerini kollarımdan çekip, bir şey söylemeden bana baktı. Bense akan gözyaşlarıma bile sözümü geçiremezken, iç çekişlerimin arasından sesim çıktığı kadar konuşmaya çalıştım.

"Bana güvercin diyorsun ama ben sadece; mayın tarlasının ortasında çaresizce dolanan avare bir serçeyim. Önünde sonunda bastığım mayınla parçalara ayrılacağım. Varlığım, kimseye mutluluk vermediği gibi yokluğum da kimsenin yüreğini sızlatmayacak. O yüzden birinin bana zarar verip vermemesi seni ilgilendirmesin. Nasılsa üç gün sonra varlığımı bile hatırlamayacaksın."

************************

Tüm Hakları Saklıdır.

Yayınlanma tarihi: 15.03.2015

Kapak Tasarımı: Destinesiaaa

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now