13. Bölüm "Eros ve Ok'u"

38K 1.8K 230
                                    

Yeni bir bölüm beklentisiyle sürekli mesaj atan arkadaşlarıma bir hediyem olsun bu bölüm. Her zamankinden daha kısa, çerezlik bir bölüm oldu.Devamı bir aksilik çıkmazsa haftasonu yüklenecek inşallah. Beğeni ve yorumlarıyla beni bu yolda yalnız bırakmayan bütün okurlarıma buradan teşekkürlerimi sunmak istiyorum. İyiki varsınız dostlarım...


Yağız burnunu kaşındıran bir şeyle huzursuzca gözünü açtığında gördüğü manzara ile gülümsemeden edemedi. Nehir neredeyse Yağızın üstüne yorgan misali sarılmış uyuyordu. Yüzünün yarısını kaplayan kumral renkli saçları yavaşça yüzünden çekti. Kızın ahtapot gibi boynuna dolanmış olan kollarını da usulca çekerek doğrulmaya çalıştığında Nehir'in isyan edercesine çıkardığı belli belirsiz sesleri duyduğunda sesli bir kahkaha boğazından fırladı. İçtiği ilaçlardan olsa gerek kız gözünü bile açmamıştı. Hafifçe doğrularak elini kızın alnına dayadı. Elinde hissettiği sıcaklıkla derin bir oh çekerek bir kez daha tanrıya şükretmişti. "Sonunda ateşini düşürebildik Güvercin." Kendi kendine konuşurken gözü duvardaki saate kaydığında vücudunu saran panik dalgasıyla Nehir'i rahatsız etmeden kalktı.

Yaklaşık beş saattir deliksiz bir uyku çekmişti. Komodinin yanında duran eczane torbasını açtığında bir saat önce vermesi gereken ilaçları bulup çıkarttı. Nasıl böyle bir aptallık yapabildiğine dair kendine kızarken, paketinden çıkarttığı ilaçları bir bardak su ile zar zor kıza içirmişti. Nehir başta huysuzluk edip sızlansa da zorla ağzına tıkılan ilaçları yutmak zorunda kalmıştı. Yavaşça kızı tekrar yatağına yatırıp üstünü örttü. Gece ateşi düşsün diye üstüne incecik bir tişört ve boxerden başka bir şey giydirmemişti. Şimdi de tam ateşini düşürmüşken bu sefer de zatüreye yakalanmasını hiç istemezdi.

Huzurla uyuyan kızın başında bir müddet durup onu izledi. Buğday teninde özellikle yapılmış gibi duran küçücük burnunu birkaç defa hareket ettirdiğinde Yağız'ın dudakları neşeyle kıvrılmıştı. "Yine rüyanda ne görüyorsun Güvercin?" diye fısıldadı usulca kızın saçlarını okşarken. " Keşke bunları yaşamak zorunda kalmasaydın..."

Sıktığı yumruğunu bir yerlere geçirmemek için kendini zor tutarken elinde hissettiği sızıyla yüzünü buruşturdu. Kızı daha fazla rahatsız etmeden yavaşça odadan çıktığında akşam duvara geçirdiği yumruğunu incelemeye başlamıştı. Parmak boğumlarını üstü çizik ve morluk içindeydi. Birkaç kere elini açıp kapattı ama her hareket ettirdiğinde az da olsa bir acı hissetti. Gece sıcağı sıcağına bir şey anlamamıştı. "Bir sen eksiktin." Diye söylenerek merdivenlerden inmeye başladığında kanepede ellerini başına koyarak oturan Demir'i fark etti.

Demir kollarını dizlerine dayayıp ellerini kısa saçlarının arasında dolaştırırken merdivenlerden inen arkadaşının ayak seslerini dahi duyamayacak kadar düşüncelere dalmıştı. Doktoru evine bıraktıktan sonra bir telefoncudan telefon alıp eve gelmişti. Kızın durumuna bakmak için yukarı çıktığında karşılaştığı manzara onu şaşırtmamış, aksine güldürmüştü. Yağız'ın bedenine yılan gibi sarılan Nehir nefes aldırmayacak şekilde adama yapışmıştı. İkisi de huzurlu gözüktüğünden Yağız'ı uyandırmadan aşağı inmişti. Yaşadığı aksiyonlu bir geceden sonra mışıl mışıl uyuması gerekirken o kanepede oturmuş içinden çıkılmaz düşüncelere boğulmuştu.

"Ne o Karadeniz'de gemilerin mi battı?"

İşittiği Yağız'ın sesiyle kafasını usulca kaldırıp arkadaşına baktı. Yağız merdivenlerin sonunda durmuş dalga geçercesine sırıtıyordu. Halinden Nehir 'in iyi olduğunu anlamıştı. Yoksa bu adam hayatta böyle sebepsiz yere sırıtmazdı.

"Benim bir şeyim batmadı kardeşim de sana batan batmış."

Yağız az önce kara kara düşüncelere dalmış olan fakat şimdi suratına karşı fütursuzca sırıtan arkadaşının söylediği cümleyi anlamlandırmaya çalışıyordu.

HIRÇIN GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin