51. Bölüm (1. Kısım) "Kıskançlık Damarı"

15.7K 845 140
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bölümümüz iki kısımdan oluşuyor ikinci kısım da haftaiçi bir gün gelecek henüz yazmayı bitirmediğimden gün veremiyorum. Umarım bölümü beğenirsiniz.Yorumlarınızı bekliyorum :)) Hepinize keyifli okumalar.

Yüzümün hafifçe gıdıklanmasıyla rahatsızca kımıldandım. Dudaklarım kurumuştu resmen. Acayip susamıştım ve belimde rahatsız bir sızı baş göstermişti. Gözlerimi yavaşça araladığımda Yağız'ın üzerimde gezinen bakışlarıyla karşılaştım. Araba durmuştu. Her yerim tutulmuş gibiydi. "Nereye geldik?" diye sordum.

"İzmir'deyiz. Buradaki otelde kalacağız birkaç gün." diyerek elindeki telefonuna bir şeyler yazmaya başladı.

Kollarımı havaya kaldırıp sırtımı esnetmeye çalıştım. Gerçekten her yerim ağrıyordu. Koltukta iki büklüm uyumak beni daha da bitkin düşürmüştü. Susamıştım. Arabanın içinde belki su şişesi bulurum diye göz gezdirdim fakat hiçbir şey bulamadım.

"Ne aradın?" Yağız'ın bir şey aradığımı farketmesini şaşırmıştım açıkçası.

"Su aradım fakat göremedim." Dedim. Bir yandan da esnemiştim.

"Bütün suyu yolda tükettik." Dediğinde aklıma gelen görüntüler irkilmeme sebep oldu. Sürekli kusmuştum ve Yağız sürekli yüzümü yıkamak zorunda kalmıştı. Mahcupça başımı salladım.

"Hazırsan çıkalım. İkimiz de çok yorulduk. Zor bir geceydi."

Kafamı olumlu anlamda salladıktan sonra arabayı valeye teslim edip otelden içeri girdik. Yağız resepsiyondaki kıza doğru yürürken onu gören çalışanlar üstünü başını düzeltmeye başlamıştı bile. Sanırım burası onlara ait olan otellerden biriydi.

"İyi çalışmalar." Dedi Yağız kıza gülümseyerek. Bana uzun süredir gülümsemediğini hatırlayınca kalbimde ince bir sızı belirdi.

"Hoş geldiniz Yağız Bey. Odanız hazır." Yağız kıza teşekkür ederek kızın uzattığı oda kartını aldı.

"Ben taşırım efendim." Yanımızda beliren bir adam Yağız'ın elinde tuttuğu ufak çantayı almaya yeltenince onu durdurdu.

"Gerek yok koçum. Ben hallederim. Hepinize iyi çalışmalar." diyerek asansöre doğru ilerledi tabi ben de peşinden gidiyordum. Kalacağımız odanın içine girerken sonunda düzgün bir yerde uyuyacağımız için sevinmeden edememiştim. Yağız hala bana karşı soğuktu fakat beni kırmamaya özen gösterir de bir hali vardı.

İçerisi muhteşemdi. Her yer modern bir şekilde döşenmişti. Beyaz mobilyalar odanın içini aydınlatmış temiz bir hava katmıştı. Kocaman bir salon vardı. Etrafı duvar yerine camdan oluşuyordu bu da eşssiz deniz manzarasını ayaklarımızın dibinde hissetmemizi sağlıyordu. Camın önüne gelip birkaç saniye bu manzaranın tadını çıkarttım.

"Dolabın içinde su vardır. İstersen içebilirsin." Yağız'ın sesi, beni bulunduğum rüyadan çıkartırken susamış olduğumu bile bana unutturan manzaradan uzaklaşıp buzdolabına doğru ilerledim. Buzdolabından çıkardığım suyu bir dikişte kafama diktiğim de az kalsın boğulacaktım. Öksürüklerim düzene sokmaya çalışırken Yağız'ın dudaklarının eğlenir bir şekilde kıvrılması da dikkatimden kaçmamıştı.

"Boğulmam seni çok eğlendirdi bakıyorum da." Dedim hafifçe gülümseyerek. Yağız ise bana cevap vermeden yatak odası olduğunu düşündüğüm odaya gitti. Etrafına yaydığı aura tüylerimi diken diken etmekten başka bir işe yaramamıştı. Ben de peşinden gittim.

"Şimdi de benimle konuşmayacak mısın?"

"Yorgunum Nehir. Duş alıp uyumak istiyorum konuşmak değil." Yüzüme bakmamıştı bile. Üzerindeki kazağı sıyırıp attığında ben hala kapının önünde dikiliyordum. Yaptığı her harekette sırt kasları muazzam bir şekilde ortaya çıkıyordu. Elini kemerine attığında kafasını bana doğru çevirdi.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now