49. Bölüm "Bana O Evde Dokundu! Defalarca..."

15.8K 895 146
                                    

"Nereye gidiyoruz Yağız?" diye sordum cevap vermeyeceğini düşünerek. Fakat o verdiği cevap ile beni şaşırttı. "Ankara'ya." Dedi ve ekledi "Evine..." Duyduğum şey ile midem kasılırken bütün vücudum buzların altında kalmışçasına titremeye başlamıştı fakat beni asıl şaşırtan şey, Yağız'ın sonrasında söylediği sözler olmuştu.

"O piç kurusunun anasından emdiği sütü burnundan getireceğim. Sonrasında özgürsün. İstediğin yere gitmekte özgürsün..."

Yağız'ın söylediği şey beynimin duvarlarında defalarca yankılanıyor kulaklarımda dayanılmaz bir uğultuya sebep oluyordu. Her yanım kaskatı kesilmişti. Bakışlarım kucağımda yumruk yaptığım ellerimde takılı kaldı. Gözpınarlarım, gözlerimi delicesine yakan ama akmaktan da ölesiye korkan gözyaşlarımın başında gardiyan misali dikilirken dişlerim, sıkılmaktan heba olmuştu. 'Evine...' demişti ve beni paramparça etmişti. Ankara; çocukluğumun kahramanı, genç kızlığımın katiliydi. Doğup büyüdüğüm o ev eskiden bana sıcak bir yuvayken onun hayatıma girmesiyle kaçıp kurtulmak istediğim bir hapisane olmuştu.

'Özgürsün' demişti birde... Özgürdüm... Özgür olacaktım... Yıkılmış, dağılmış ve paramparça ama özgür! Geriye benden bir şeyler kalırsa tabi... Gözlerimi, ellerimden çekip pencereye dayadım. Gecenin karanlığı, içimdeki kasvet ve korkuyla birleşince tüylerimi ürpertmişti.

"Gidemem..." diye mırıldandım kendi kendime.

"Gideceğiz ve bu işi artık bitireceğiz." Yağız'ın otoriter sesini duyduğumda az önce söylediğimi duyduğunu anlamıştım. Başımı camdan ayırmadan bulanıklaşan görüntüyü izledim. "Gitmem Yağız." Dedim "Öldürsen de gitmem..." Güçsüz çıkan sesim içimdeki korkuları açık etse de umurumda değildi.

"Sana gelip gelmeyeceğini sormadım zaten Nehir. Karar vermek gibi bir hakkın yok. Sen bu hakkı kaçtığın zaman kaybettin. Senin isteklerin artık umurumda değil. Bir plan yapıldı ve sen de bu plana uyacaksın. İşimiz bitince de sen yoluna, ben yoluma." Sözleri diken misali kalbime batıyordu. Ağzından çıkanlar beni yaralamaktan başka hiçbir işe yaramıyordu.

"Acımasızsın Yağız... Çok acımasızsın." Yüzümü ona doğru çevirip konuşmuştum. Bu kadar duygusuz olamazdı. Söylediklerim karşısında dişlerini sıktığını farkettim.

"Söylesene Nehir. Sen kaçmak için planlar yaparken hele de gözlerimin içine bakıp binbir türlü yalan söylerken bana çok mu acıdın? Bizi bitirirken sen hiç acımasız değildin değil mi?" Direksiyondaki parmakları sıkılmıştı. Kendini zor tutuyor gibiydi. Sinirini bastırmak istiyor ama beceremiyordu. "Ha dur ama sen bunların hepsini benim için yapmıştın değil mi?" dedi kinayeli ve alay edercesine gülerek.

"Başka bir çözüm yolu bulamadım." Diyerek bıkkınca arkama yaslandım. Ne dersem diyeyim ne söylersem söyleyeyim beni anlamayacaktı. Kırgınlığı bu kadar büyükken ağzından güzel bir söz çıkmayacaktı.

"Çözümü basitti Nehir, hem de çok basit; ucunda ölüm dahi olsa beraber olmak!"

"Özür dilerim. Defalarca, binlerce kez özür dilerim ama şunu da gör artık benim için de kolay değildi. Yanlış bir karar verdim ve sonuçlarını çok ağır ödedim."

"Beni piç gibi ardında bırakıp gittin. Benim kardeşim yerine koyduğum adam öldü lan. Onun acısı bile soğumadan defolup gittin. Onun cenazesini kaldıramadan içimde yeni bir ateş yaktın. Bir de bana acımasızlıktan bahsediyorsun. Acımasızım evet ama sen benden de acımasızsın."

Haklıydı. Söyleyecek bir şeyim kalmamıştı. Kaderimizde ne varsa onu yaşayacaktık. Kafamı çevirip gözlerimi kapattım. Sadece aramızdaki bu gerginlikten uzaklaşmak istemiştim. Aklıma Ankara'ya gittiğimiz gelince tüylerim diken diken oldu. Beni evime değil ölüme götürüyordu. Ölümüm elinden olacaktı bilmiyordu. O günleri düşünmek, istediğim en son şey olsa da üzerini kat kat battaniyelerle örttüğüm anılarım bir bir gün yüzüne çıkmaya başlamıştı bile. Hafifleyen baş ağrım tekrar geri gelecek gibi şakaklarımı sızlatmaya başlamıştı. Zihnimi boşaltmam ve Yağız sakinleşince onunla tekrar konuşmam gerekecekti. Oraya gitmek istemiyordum. Başka bir çözümü mutlaka olmalıydı. Sinirlerim gevşemeye başlayınca kendimi uykuya teslim ettim.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now