37. Bölüm "Ne olur Aç Gözlerini Beni Böyle Ağlatma Sevgilim."

22.6K 1.2K 311
                                    

Öncelikle hepinizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Bu günlerimize gelmemizi sağlayan Yüce Mustafa Kemal Atatürk'ü de sevgi ve saygı ile anıyoruz. Ruhun şad olsun Atam...

Bölümü sizlere söz verdiğim üzere erkenden yüklemeye çalıştım canlarım. Bu bölümden sonra yorum ve beğeni patlamasını bana yaşatırsanız çok mutlu olurum. Bu bölümü yazmak benim içi çok zor olduğu kadar çok da duygusaldı. Umarım beğenirsiniz. yaptığınız yorumları büyük bir keyifle okuyor sizlerle de duygularımı paylaşıyorum. Bazılarınızın yorumlarına inanın kahkahalarla gülüyorum ve bu bana acayip enerji veriyor. Beni her bölüm yalnız bırakmayan bir grup okurum var. Kızlar siz kendinizi çok iyi biliyorsunuz ve iyiki varsınız. Aynı zamanda aramıza yeni katılan arkadaşlar, daha öncesinde sadece beğenilerini gönderen fakat yeni yeni yorum atmaya başlayan arkadaşlar da var kızlar sizlere de minnettarım. Eminim sizlerle de diğerleri ile olduğu gibi çabuk kaynaşacağız :) Yokluğunuzu hissettirmeyin :))

Birde size tanıtmak istediğim bir kitap var. Çok sevgili kardeşim ve arkadaşım sevgili @neofreud 'un "Mazinin Anahtarı (Saplantı)" isimli kitabını severek takip ediyorum. Eğer psikolojik kitapları seviyorsanız mutlaka bu kitaba da bir göz atmalısınız. Hikayeyi okumaya başlar başlamaz aklınızın karışacağı, duygularınızın yoğunlaşıp bir anda patlama noktasına geleceğinizin garantisini veririm. Saplantılı bir adamın esiri olarak tuttuğu kıza karşı hastalıklı düşüncelerini konu alan bu kitap eminim siz de etkisi altına alacaktır. Şahsen ben hala olayları çözme aşamasındayım ve kafam acayip karıştı. Tabi bu da yazarımızın kıvrak zekasının sonucudur. Tatlım bu bölüm de sana gelsin :)) Hepinize iyi okumalar :)) İyi ki varsınız canlarım...

"Yağız gideli ne kadar olmuştu bilmiyorum ama bana saniyeler saatler gibi dakikalar günler gibi gelmişti. Kapının dibine çökmüş içeride olanları dinlemeye çalışıyordum. Ama ne ses vardı ne de seda... Tekrar kulağımı kapıya dayayıp bir şeyler duymaya çalıştım ama nafile. Belki de kimseler yoktu. Biz boşuna evhamlanmıştık. Yağız da içeride kimseleri bulamayınca beni almaya gelecek, birlikte Kıbrıs'a gitmek için yola çıkacaktık. Evet evet kesinlikle böyle olmalıydı.

Tam oturduğum yerden doğrulacakken duyduğum sesle yerimden fırladım. Mutfak camının kırılmasıyla içeri iriyarı bir adamın girmesi bir oldu. Yüzünde kar maskesi olan adamın tek görünen yeri simsiyah, parlayan gözleriydi. Nefes nefese kalmıştı ve gözlerinden beni yakaladığı için memnuniyet duygusu akıyordu. İçeriden gelen silah sesini duyduğumda bu adamın yalnız olmadığını anlamıştım. Bir el daha silah sesi patladığında artık tutuğum nefesimi bırakıp boğazımı yırtarcasına bir çığlık attım. Yağız'a bir şey mi olmuştu bilmiyordum ve kalbim onun acısıyla buram buram yanıyordu. Pencerenin önünde duran adam çığlığımı duyar duymaz bana doğru gelmeye başladığında bir çığlık daha fırladı boğazımdan. Hemen arkamı dönüp kapının anahtarını aramaya başladım. Gözlerimden durmamacasına akan yaşlar görüşümü tamamen bulandırmıştı. Ellerimle resmen anahtara ulaşmak için kapı kolunu yokluyordum. Elime değen anahtarı bulduğumda kapıyı açamadan saçlarımdan kuvvetlice çekildim. Saçımdaki her bir telin kökü sızlarken çığlık çığlığa bağırıyordum.

"Yağız..."

Çığlıklarımın arasından firar eden aklımdaki tek isim, dilimdeki tek sözcük Yağız'dı. Benim, yakalanmış olmam ya da daha fazlası hiç önemli değildi tek istediğim Yağız'ın iyi olduğunu bilmekti.

"Bağırma lan!" duyduğum kalın ses ile saçlarımdan kuvvetlice çekilip mutfak masasının yanına fırlatılmıştım. Hıçkırıklarımla birlikte tüm vücudum titriyor sarsılarak ağlıyordum. "Kes lan ağlamayı kime diyorum." diyerek tekrar saçlarıma yapışan adam bu sefer saçlarımı yere doğru çekip acı ile inlememi sağladı. Boştaki eliyle maskesini fırlatıp attığında simsiyah gözlerinin yerini köşeli ve sinirle sıkılmış dişler almıştı. İyice yüzüme doğru eğilip iğrenç nefesini yakından duymamı sağladı. "Sesini çıkartacak olursan seni şuracıkta kıtır kıtır keser sonra da acımasızca beceririm fahişe." dedi cebinden çıkarttığı bıçağı boğazıma dayayarak. Gözlerimden sessizce süzülen yaşlar ve istemsizce titreyen vücudum dışında sesim çıkmaz olmuştu. Adamın söylediği hiçbir şey umurumda değildi. Umurumda olan tek şey içeriden gelen silah sesi ve boğuşma sesleriydi. Yağız içeride tehlikedeydi. Belki de yaralanmıştı. Bu düşünce ile daha fazla ağlamaya başladım.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now