19. Bölüm "Sen Benim En Zorlu Sınavımsın."

36.6K 1.7K 215
                                    

Merhaba dostlarım. Size bir sürpriz yapıp bölümü erken yayınlamak istedim. Bu bölümü haftasonu LYS'ye girecek okuyucularıma ithaf etmek istiyorum. Hepinize başarılar diliyorum canlarım. Umarım her şey gönlünüzce olur. Ne kadar söylesek de heyecan yapacağınızı biliyorum ama yine de siz mümkün olduğu kadar sakin kalmaya çalışın. Allah yolunuzu açık etsin :))



Salonda kendi başıma uzun bir süre oturdum. Demir'in söyledikleri beynimin içinde dönüp durdu. Yağız bu güne kadar hiç aşık olmamış mıydı yani? Ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi bilmiyorum gerçekten. Bu adam benim aklımı karmakarışık ediyordu. Bana değer veriyordu bunu biliyorum ama daha ötesi yoktu. Onun da benim gibi korkuları vardı. Onu anlıyordum insanın sevdiklerini kaybetmesi kadar kötü bir şey yoktu. Hele de o insanlar senin ailense o daha da beter. Kimsesiz kalıveriyordun ortada. Büyüyordun, büyümek zorunda kalıyordun... Yağız da ailesini ve kardeşini kaybetmiş kimsesiz bir çocuktu işte. Yaralarını daha da kanatmamak için kapılarını sevgiye, aşka kapatmıştı. Ben ne kadar muhtaçsam sevilmeye, o da bir o kadar uzaktı sevmeye. Ama gördüm... Onun da gözlerinde yanan ateşi gördüm. O nasıl benim acılarımı paylaştıysa korkusuzca, ben de onun tabularını yıkacaktım ateşinde kavrulacağımı bile bile...

"Bu saat oldu sen hala ilaçlarını içmedin Güvercin."

Yağız'ın sesiyle duymamla yerimden sıçramam bir oldu. Ben derin düşüncelere dalmış kafa patlatırken geldiğini bile fark etmemiştim.

"Ödümü koparttın." Dedim başparmağımı üst dişlerimin arasına sıkıştırıp yukarı ittirirken.

Yağız'ın ayak sesleri kahkahalarıyla karışmış, bana doğru geliyordu. Ben hala şaşkın ve sinirli bakışlar atıyordum sanırım.

"Kusura bakma. Senin korkak bir Güvercin olduğunu unutmuşum." Elinde tuttuğu ilaç paketlerini bana doğru uzatmıştı.

"Sensin korkak" diyerek elindeki ilaçları aldım. O daha da çok gülmeye başladı mutfağa doğru giderken.

Elimdeki ilaçları incelemeye başladım. Klasik soğuk algınlığı, ateş düşürücü ve antibiyotikler vardı. Bir de ayağım için merhem tabi.

"Doktor bunların saatini kaçırmaman gerektiğini söyledi." Dedi elinde tutuğu bir bardak suyu bana uzatarak.

"Kendimi iyi hissediyorum. İyileştim bence bunları artık içmesem olmaz mı?"

"Daha iyiysen onların sayesinde Nehir, bunlar bitene kadar içilecek."

Oflayıp puflayarak ilaçları içtim. İlaç içmekten nefret ediyordum. Akıl hastanesinde getirilen ilaçları ağzımda saklamakta ve yutmuş gibi yapmakta ustalaşmıştım ama şimdi cidden hastayken bunu yapmanın manası yoktu. Hele de Yağız böyle tepemde dikilirken.

Bir dikişte bitirdiğim su bardağını tekrar ona uzattım.

"Merhemini de sür. Hala ayağın şiş." dedi, bardağı sehpaya bırakıp yanıma otururken.

"Senin bu kadar kontrol manyağı olduğunu bilmiyordum."

"Ateşler içinde sayıklarken seni gördüm Güvercin. Ellerimden kayıp gidecektin hem de benim yüzümden."

Yanımdaki merheme uzanarak Kapağını açmaya başladı. Hala vicdan azabı çekiyordu. Gözlerindeki acıyı gördüm. Korkuyla birlikte bir anda gelip geçti yeşillerinin içinden.

"Kendim yapabilirim." Dedim elinde tuttuğu merheme uzanarak. Anında elini geri çekti.

"Ben yaparım. Senin elin kesik unuttun mu?"

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now