10. Bölüm "Ufaklık"

42.2K 1.9K 138
                                    

Bu bölümü yaptığı yorumlarla bana her daim destek veren sevgili arkadaşım, canım yazarım @maviivam a ithaf etmek istiyorum. Kendisi aynı zamanda güçlü bir kaleme ve güzel bir yüreğe sahiptir. Hepsi birbirinden güzel olan kitapların her satırını büyük bir haz ile okuyorum gerçekten. SON HIÇKIRIK ve YASEMEN devam eden hikayeler olmakla birlikte dört tane de tamamlanmış hikayesi vardır. Kitaplarında kullandığı dil ile içinizi ısıtacak, kurgularıyla sizi bambaşka dünyalara misafir edecektir. Kesinlikle okumaktan pişman olmayacağınız bir yazar. Her gün bölüm yüklemesi de okumanız için başka bir sebep tabi :) Bu arada kısa bir sürede keşfedileceğini ve hikayelerinin hepsini kitap kokusuyla okuyacağımıza inandığım nadide yazarlardan birisi kendileri.

Bu bölüm sana gelsin canımın içi. İyiki varsın :)


Yatakta gözlerimi kapatmış başıma masaj yaparken banyo kapısının açılmasıyla birlikte burnuma dolan erkeksi kokuyla tüylerim diken diken olmuştu. Yağız'ın şu anda ne vaziyette olduğunu düşünmek bile istemiyordum. Onu fark etmemiş gibi başıma masaj yapmaya devam ettim. Gardırobun açılıp kapanma sesini işittiğimde biraz olsun rahatlamıştım.

"Artık gözlerini açabilirsin, yeterince giyindim" diyen ukala sesini duyduğumda da tepki vermedim. Beni birkaç saat önce paramparça edip, şimdi de hiçbir şey olmamış gibi benimle dalga geçiyordu. Her ne kadar yaptığı bazı hareketleri beni tebessüm ettirse de, o tebessüm dudaklarımdan kalbime inemiyordu bir türlü.

Yatağın yan tarafının çökmesiyle gözlerimi açtım. Yatağın diğer tarafına uzanmış, kollarını başının altına koyarak, gözlerini tavana dikmişti. Bende ona doğru dönüp cenin pozisyonunu aldım. Kalk desem kalkmayacağını, kalkmaya çalışsam izin vermeyeceğini biliyordum ve bu baş ağrısıyla onunla uğraşacak halim kalmamıştı. Birkaç dakika sessizce durduk. O tavanı izledi, ben de onu...

Ayağına siyah bir kot pantolondan başka bir şey giymemişti. Üstünün çıplak olması beni rahatsız etse de artık kanıksamıştım. Her defasında gözümün önüne, dün gece beni kollarında sakinleştirdiği görüntüler geliyordu. Nasıl bir adamdı bu Yağız ve neden ben ona karşı bu kadar zayıf hissediyordum... Ona her şeyi anlatabilsem, beni yanında tutar mıydı acaba?

Sert görünüşünün altında iyi bir yüreği olduğuna kendimi inandırmak istiyordum. Zaten herkes dünyaya iyi gelmiyor muydu ki. Ne oluyorsa sonradan oluyordu. Özümüzdeki iyilik zamanla değişip başka bir hal alıyordu nedense. Bir kısmımız yüreğimizdeki güzelliği zamanla bulup çıkarırken bir kısmımız da; ona bir daha ulaşmamak için demirleştirdiği yüreğini, kendi elleriyle defalarca kızgın ateşlerde dövüp bütün çıkış kapılarını kapatıyordu. Tekrar tekrar sağlamlaştırılan bu demirden duvarlar arasına gizlenmiş iyilik, nice durumlar karşısında tepkisiz kalsa da hiç umulmadık bir zamanda gün yüzüne çıkıp; pastan küf tutmuş bu yürekleri huzura erdirebiliyordu. Yağız, demirden yüreğiyle yanımda öylece uzanırken ben de o yüreğin derinliklerinden yüzeye çıkmak için çırpınan iyiliğin sesini duymak için kendimi zorluyordum...

Usulca, uzandığı yerden doğrulup sırtını duvara yaslayarak oturdu. Bende onu böyle görünce huzursuzca kalkıp oturur pozisyona geçmiştim. Yanındaki yastığı alıp sırtına koydu. Yana doğru açıp kırdığı dizlerinin arasını işaret etti. "Buraya gel." Sesi daha önce pek az defa şahit olduğum yumuşaklıkta çıkmıştı. Anlamsız gözlerle ona bakmaya devam ederken duyduğum cümle ile biraz olsun rahatlamıştım. "Sadece biraz masaj yapacağım."

Her ne kadar karşı çıkıp onunla kavga etmek istesem de başımın zonklaması buna izin vermiyordu. Yine de direnmek istedim. "Demir masaj yapt..." dememe kalmadan gür sesini kulaklarımda hissetmem başımın ağrısını daha da arttırmıştı.

HIRÇIN GÜVERCİNNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ