16. Bölüm "Sen Öyle San Güvercin!"

39.5K 1.9K 201
                                    

Herkese merhabalar. Okunma sayısına baktım da 20.000'i geçmişiz. Hepinize çok teşekkür ederim arkadaşlar. Beni; adım attığım bu yolda yalnız bırakmadığınız, vote ve yorumlarınızla yolumu aydınlattığınız için hepinize sonsuz şükranlarımı sunmak isterim. Sizlere ne kadar teşekkür etsem azdır. İyi ki varsınız :))


Bu bölümü severek takip ettiğim ŞİİR DÜELLOSU kitabının tatlı kurucularına @SiirNeferleri 'ne ithaf etmek istiyorum. Şiirden hoşlananlarınız varsa mutlaka bakmanız gereken bir kitaptır. Her bir bölümü bir birine meydan okuyan bir yazar ya da şair tarafından yazılan bir düello kitabıdır bir nevi. Laf aramızda benim de bir şiirim mevcuttur içinde. okurken, severek takip ettiğiniz bir kitabın yazarına rastlamanız ise an meselesi :)) Okumaktan kesinlikle pişman olmayacaksınız.


Yorganı sımsıkı sararak kafasını dizlerine dayadığını görünce bir müddet sessizce beklemişti. Sonunda dayanamayıp oturduğu yerden kalkıp Nehir'in yanına gitti. Neden bu kadar büyüttüğünü anlamamıştı baştan. Onu çıplak gördüğü için bu kadar ağlamanın manası var mıydı çözemiyordu. Üstelik hiçbir yerini görmemişti bile. Hıçkırıklarının arasına karışan sayıklama sesini duyunca dayanamayıp kızın saçlarını okşamaya başladı. Eğilip ne sayıkladığını duymaya çalışsa da başaramamıştı. Sadece son cümleyi anlayabilmişti. "Çok ama çok utanıyorum..."

İşittiği cümle nedense kalbini sızlatmıştı Yağız'ın. Hıçkırık sesleri yükseldikçe içini saran panik duygusuyla kafasını dizlerine gömmüş olan kızın kafasını okşayarak "Ağlama Güvercin. Gerçekten hiçbir yerini görmedim." diye fısıldadı teselli vermek istercesine. Ne yapacağını bilememişti. Sadece yanında olduğunu bilmesini istiyordu. Sessizce yanına oturup saçlarını okşadığı kıza şefkat gösterirken kendini hiç bu kadar çaresiz hissetmemişti.

"Ha siktir" Aklında beliren gerçeklik, zihnine doluşurken ağzından kaçan küfrü önemseyemeyecek kadar düşüncelere dalmıştı. Tabi ki onu çıplak gördüğü için kızmıştı Güvercin, ama bu kadar kendini hırpalaması sadece vücudunu gördüğü için değil, yaralarını da gördüğü için olmalıydı. Onu bu kadar derin bir acıya sürükleyecek kadar mı kötü hissediyordu kendini.

Aniden derin bir iç çekişle ağlama sesi durduğunda, elleriyle Nehir'in saçlarını uzaklaştırıp kafasını dizlerinden kaldırmaya çalıştı. Resmen kaskatı olmuştu. Sımsıkı tuttuğu yorganı çekip zar zor kollarını bacaklarından ayırdı. Yüzü gittikçe morarmaya başlamıştı. Yatağa sırt üstü yatırıp yüzünü okşayarak Kolları arasında can çekişen kızı kendine getirebilmek için kafasını sağa sola oynattı.

"Kendine gel Nehir. Hadi güzelim nefes al." Nehir söylediklerini duyacak gibi gözükmüyordu. Yumruk yaptığı elleri daha da sıkılırken istemsizce tuttuğu nefesi yüzünün ferini iyice söndürmüştü. Çok şiddetli olmasa da attığı tokatlar bile kızı kendine getirmiyordu. Yağız'ın kalbi yerinden çıkarcasına çarparken avuçlarının içine aldığı Güvercini bırakmamak için çaresizce çırpınıyordu.

Aklına birden suni teneffüs yapmak geldiğinde, vakit kaybetmeden Nehir'in zorla açtığı dudaklarına dudaklarını dayayarak nefesini bıraktı. Ama nefesi ciğerlerine ulaşamadan kendine geri dönüyordu. İyice kendinden geçmiş olan kızın yüzüne baktığında onu yavaş yavaş kaybettiğini anlıyordu. Tekrar nefes verdiğinde de sonuç yine hüsran olunca sinirle sıktığı yumruğunu yatağa geçirdi.

"Sana nefes al dedim Güvercin! Allah kahretsin... Aç şu gözlerini!" diye haykırdı çaresizce. İçinde kopan fırtınalara daha fazla direnememiş tuttuğu gözyaşlarını artık bırakmıştı. Elleriyle Nehir'in yüzünü okşayıp bir kez daha suni teneffüs yaptı. Bu kez de karşılık bulamayınca artık umudunu yitirmişti. Tıpkı Eylül gibi Nehir de avuçlarından kayıp gitmek üzereydi. Bu kadar kısa sürede olmamalıydı. Onu daha yeni bulmuşken, üstelik ona bu kadar kötü davranmışken kendini affettirmeden onu kaybedemezdi. Kaybetmemeliydi. Yüzünün her yanını ıslatan gözyaşlarını elinin tersiyle uzaklaştırıp defalarca nefesini kızın nefesine kattı.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now