50. Bölüm "Ne Demek Gitti Lan?"

15.4K 861 114
                                    

Bu hafta iki bölümle geldim arkadaşlar :)) Yoğun ısrarlarınıza dayanamayıp yazdığım kadarını yükledim. Bu bölümü Yağız'ın bakış açısıyla okuyacağız.  Umarım beğenirsiniz. Düzenleme fırsatım çok olmadı malesef. Yanlışım varsa affola. Hepinize keyifli okumalar :))

Geldiğinden beri ilk kez bana bu kadar yakın davranmıştı. Elleri saçlarımda teselli edercesine gezinirken içime dolan huzurla gözlerimi kapattım. Acı anılarımı bir sis bulutu gibi uzaklaştıran kokusunu derin derin içime çektim. Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı belki biz bile eskisi gibi olamayacaktık. Beni oraya götürmekten vazgeçmesi bile işaretti. Beni hala kalbinden çıkarmamıştı. Bavullarımı toplayıp kapının önüne koymuştu belki ama henüz dışarı atamamıştı ya da ben öyle olduğunu düşünmek istiyordum.

Bir adım geri gidip kollarımı belinden çektim. Bakışları yorgundu bir o kadar da üzgün. Bana acımıyordu biliyorum ama bu, bana üzüldüğü gerçeğini değiştirmiyordu. "Şimdi ne olacak?"

"Başka bir plan yapacağız ama önce senin biraz dinlenmen gerek." Diyerek arabanın kapısını açtı. "Hadi bin arabaya." Dedi düz bir sesle. Hislerini gizleyen maskeyi çoktan yüzüne takmıştı bile.

Arabayı çalıştırdığında gözüm saate kaydı. Saat 3:30 olmuştu. Elimde olmadan esnedim. Yorgundum, yaşadıklarımız beni bitkin düşürmüştü. "Biraz kestir istersen, bir saate kalmaz İzmir'de oluruz. Oradaki otelde birkaç gün kalır dinleniriz." Diyerek gaza bastı. Beni affetmemişti fakat eskisi kadar da sert değildi. Yorgun bir şekilde arkama yaslanıp bir müddet Yağız'ı izledim. O güzel yüzüne bakmayı o kadar özlemiştim ki hele de gülen gözlerini. Fakat aramızdaki bu gerginlikten ne gözlerinin bir kez olsun güldüğünü ne de bana aşkla baktığını görebilmiştim. Bir ara gözünün ucuyla bana baktığını farkettim, sanırım iyi olup olmadığımı kontrol etmişti. Uykunun o rahatlatıcı kollarına kendimi bırakırken görüşüme giren Yağız'ın eşssiz yan profili uzun süredir gördüğüm en güzel şeydi...

**********

Gözlerini uzun süredir diktiği tavandan çekerek yavaşça yatakta doğruldu. Bütün gece neredeyse gözüne uyku girmemişti. Bir haftadır neredeyse içine sinen hastane kokusu bugün artık son bulacaktı. Hastane kokusuyla birlikte kardeşim dediği adamı da son görüşü olacaktı bugün. Mustafa, sadece onun işlerini yapan sıradan bir adam değildi Yağız için, ailesinden farklı değildi onun için hissettikleri. Ellerini saçlarının arasından birkaç defa geçirerek derin bir of çekti. Zor bir gün onları bekliyordu.

Kafasını yan tarafta yatan Demir'e çevirdi. Kolundaki serum neredeyse bitmek üzereydi. Kolunu gözlerinin üzerine kapatmış sessizce duruyordu. Onun da bütün gece uyumadığına adı gibi emindi Mustafa, Yağız için neyse Demir için de aynısıydı. Ayağa kalkıp yatağın yanında duran küçük koltuğa doğru ilerledi. Dün gece koltuğa fırlattığı montunu sırtına geçirerek Demir'in yanına gitti.

"Uyumadığını biliyorum."

Demir, yüzündeki kolunu indirip kan çanağına dönmüş gözlerini Yağız'a dikti. "Uyumak ne mümkün abi." Yataktan ayaklarını sarkıtıp ciğerlerine derin bir nefes çekti. "Zor bir gün olacak."

Yağız, arkadaşının üzgün gözlerine bakıp destek vermek istercesine elini omzuna koydu. "Öyle olacak kardeşim."

"Çok özleyeceğim." Demir'in ağzından çıkan cümle ikisinin de içini yakmıştı.

"Hepimiz özleyeceğiz."

Her ne kadar güçlü gibi görünmeye çalışsalar da iki adamın da içi kan ağlıyordu. Demir'in gözlerinden kayan bir damla yaş bastırılan derin acıların küçük bir kanıtıydı. "Onu koruyamadım." Dediğin de Yağız'ın yüzündeki bütün kaslar gerilmişti.

HIRÇIN GÜVERCİNDove le storie prendono vita. Scoprilo ora