64. Bölüm "Nehir Yok Demir! Eymen Onu Kaçırmış!

13.1K 886 143
                                    

Ne dersiniz final vermeden önce 1 Milyonu görebilir miyiz? Okuyan arkadaşlarım beğeniyorsanız yıldıza basmayı unutmayın. Hepiniz çok seviliyorsunuz. İyi okumalar canlarım :))

Elindeki telefonu hırsla sıkarak "Geleceğim." Dedi. "Çok yakında senin için geleceğim." Diyerek konuşmaya son verdi. Uzun bir zaman olmuştu üvey kardeşiyle konuşmayalı, onu görmeyeli hatta ona dokunmayalı çok uzun bir zaman olmuştu.

Elindeki telefonu küf kokan yatağına fırlattı. Bunu ikinize de çok fena ödeteceğim diye fısıldadı kendi kendine. Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki bu küçük izbe otelde tıkılı kalmıştı günlerdir. Nehir'in izini Antalya'ya kadar sürmüşken hatta yaşadığı evi bile bulmuşken onu Yağız'a kaptırması onu öfkelendirmekten ve daha da hırslandırmaktan başka bir işe yaramamıştı. Antalya'dan eli boş döndüğünden beridir planlar yapıyor, amacına ulaşmak için sabırla bekliyordu. Son bir kez daha Nehir'i arayıp onu almaya geleceğini söylemesi, kusursuzca yaptığı planına olana güvenindendi. Planladığı herşey bu sefer aksamadan istediği yönde gerçekleşecekti.

Bu telefon görüşmesinden sonra Yağız'ın onu arattıracağını ve kaldığı yeri tespit ettireceğini adı gibi biliyordu. Sadece bunun ne zaman olacağından haberdar değildi. Onu bulmaları ne kadar sürerdi ki? Bir saat? Birkaç saat? Bir gün? Ama mutlaka bulacaktı! Yağız'ın, Nehir için neler yaptığına ve onu nasıl da korumaya çalıştığına çok yakından şahit olmuştu ama bu sefer Nehir'i elinden alamayacaktı, aylardır yaptığı plan tıkır tıkır işleyecek üvey kardeşini avucuyla koymuş gibi bulacaktı.

Aslında düşününce, bu duruma gelmelerinde en büyük pay kendine aitti. Belki de çok önceden Nehir'i ele geçirebilirdi. Yağız'a iftira atıp onu tutuklattırmaya çalışması onun en büyük hatası olmuştu. Yağız'ın ondan bir adım önde olup herşeyi önceden planlayacağını tahmin etmesi mümkün değildi. O zamanlar Yağız'ı çok iyi tanımıyordu ama o olaydan sonra onu, satır satır okumayı öğrenmişti.

Yağız'a attığı iftiraları kabul etmek ve gazetecilerin önünde ondan özür dilemek zorunda kalmakla birlikte bütün itibarı da silinmişti. Herkesin gözünde acınası bir duruma düşmüştü ama onu asıl bitiren Yağız'ın ve yardakçısı Demir denen herifin, yaptığı sapkınlıkların fotoğraflarını gazetelere servis etmesiydi. Gazetelerin manşetlerinde yayınlanan o müstehcen ve sapkınlık dolu fotoğrafları, bütün Türkiye görmüştü. Rezil rüsva olması bir yana, savcılığa hakkında bir sürü suç duyurusunda bulunulmuş ve bir anda suçlu ilan edilmişti. İnsan içine çıkacak yüzü olmadığı gibi adı, artık emniyet güçleri tarafından aranan sapık iş adamına çıkmıştı.

Yaptıklarından pişman değildi. Bu şekilde yaşamayı kendisi seçmemişti. Dürtülerini kontrol etme ya da bastırma gibi bir şansı yoktu. Hepsini bile isteye yapmıştı. Tek hatası; bu tür ilişkilerden hoşlanan kadınlardan sıkılıp, karşı tarafın düşüncelerini umursamadan, isteklerini arzu ettiği her kadından karşılamaya başlamasıydı. O günden sonra kendini durduramamış isteklerinin uçukluğuna ve ahlakına bakmadan istediği kadından zorla ya da güzellikle almıştı.

Bir tek Eylül –ölen karısı- ile evlendiğinde durulmuş, biraz olsun hislerini kontrol altına almaya çalışmıştı ama onu da başaramamıştı. Evli olduğu süre içerisinde karısını defalarca aldatmış, uçuk zevklerinin, baş edilmez isteklerinin ve dürtülerinin pençesine düşmüştü. İşte o zaman kabullenmişti değişemeyeceğini. Eylül'ü sevmişti hem de çok sevmişti ama aşk bile onu durdurmaya yetmemişti.

Sevdiği kadının ölümü bile onun yüzünden olmuşken, o saatten sonra duygularına gem vuracak değildi zaten. Kendinde hayranlık duyduğu ve kendi takdirini kazandığı tek şey Eylül'e bunların hiç birini yaşatmamış olmasıydı. Ona kendi bildiği, istediği gibi değil de normal insanların birbirine dokunduğu gibi dokunmuş canını yakmamıştı, yakamamıştı... Aklından defalarca geçmesine rağmen kendini durdurmayı başarmıştı ama yine de Eylül'ün kendi yüzünden kalp krizi geçirip ölmesini engelleyememişti.

HIRÇIN GÜVERCİNحيث تعيش القصص. اكتشف الآن