ALINTI 2

8.8K 385 99
                                    

İkinci alintimiz da geldi. Bundan sonra sıra yeni bolumde.  Begeni ve yorumlarinizi bekliyorum canlarim. Hepinizi cok seviyorum. Mutlulukla kalin 😀😀😘😘

Hırkamın bir ucunu sımsıkı tutan avuçlarımı güçsüzce açarak bir elimi yüzüme götürdüm. Elimin tersiyle kurulamaya çalıştığım ıslaklıklara yenileri eklense de pes etmeden hepsini kurulamayı başaracaktım ta ki bahçe kapısının ardından bana bakan o silueti görene kadar.
Gözyaşlarım oluk oluk akarken gözlerimi, bana bakan yeşillerden alamıyordum. Buradaydı… Beni bulmuştu. Boynuna kadar çektiği siyah kabanı ile yağmura inat öylece kapının önünde duruyordu. Kalbim uzun süredir çarpmadığı kadar hızlı atarken beynim, ayaklarıma hareket etmesi için komut veremiyordu bile. Birkaç dakika öylece bakıştık. Ne onun ne de benim birbirimize gelmeye cesareti vardı. Onu o kadar çok özlemiştim ki şu an şuracıkta yığılıp gitsem umurumda olmazdı. Bakışlarını benden çekip usulca bahçe kapısını açtığında kendimi daha fazla tutamayıp hıçkırarak dışarı çıktım. Gördüklerimin bir hayal olmasından öyle çok korkuyordum ki.  Dış kapıya çıktığımda benden birkaç adım uzaklıkta olan Yağız’a doğru koşarak gittim. Saatler durmuştu benim için. Zaman akmıyordu. Gözlerim, kıpırtısızca ayakta dikilen Yağız’a kilitlenmiş, ayaklarım, bedenimi uçarcasına ona doğru savurmuştu.
“Sevgilim.” Diyerek kollarımı boynuna dolayıp kokusunu olanca gücümle içime çektim. “Özledim! Çok özledim!” sesli sesli hıçkırırken söyleyebildiğim tek şey buydu. Bir müddet bu şekilde boynunda ağladım ancak o zaman fark edebildim bedenimdeki boşluğu. Yağız hareketsiz bir şekilde ayakta dikilmekten başka bir şey yapmıyordu. Ne tek bir söz ne tek bir dokunuş...
Yavaşça yüzümü boynundan kaldırıp bir adım geri çekildim. Yağmur ikimizi de sırılsıklam yapmıştı. “Beni bulmuşsun.” Dedim tereddüt ederek.
“Buldum.” Sesi o kadar düz ve duygusuz çıkmıştı ki kalbim parçalandı.
“Seni özledim.” Diyebildim. Elini tutmak için uzandığımda hızla elini çekti.
“Yapma!” dedi uyarırcasına. Yüzüme bile bakmadı.
“Neyi yapmayayım Yağız?” Canım acıyordu. Bana böyle davranması yüreğimi yakıyordu. “Se… sen özlemedin mi?” diye sordum titreyen sesimle. Alacağım cevaptan o kadar çok korkuyordum ki.
“Sadece hazırlan. Gideceğiz!” eliyle gitmem için kapıyı işaret etti. Gözlerime bakmaya bile tenezzül etmemişti.
Yağmur, ikimizi de sırılsıklam yapmasına rağmen ısrarla dışarıda durmaya devam ediyorduk. Ben, günahlarımdan arınırken o; içinde söndürdüğü aşkın son kırıntılarını yok ediyordu.
“Sana bir soru sordum Yağız.” Gözlerine ta göz bebeklerinin içine bakıyordum, beni rahatlatacak bir şeyler söylesin istiyordum.
“Fazla zamanımız yok Nehir. Hazırlan! Bir an evvel buradan gitmemiz gerek. Seni burada bekleyeceğim. Eşyalarını topla gel.”
Söylediği tek şey eşyalarımı toplamamdı. Yağmurun yağmasına ilk kez bu kadar müteşekkirdim. Gözyaşlarımı gizleyen bir maske misali yüzümü ıslatıyordu. “Özledim demeyecek misin Yağız? Bana sarılmayacak mısın?” Kırgınca kollarımı sarılmak için uzattığımda bir adım geri çekildi. Geldiğinden beri ilk kez gözlerime bakmıştı. O kadar hissiz ve ruhsuzdu ki iliklerime kadar üşüdüm.Uzattığım kollarımı bedenime sardım çaresizce. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Tıpkı onu gördüğüm ilk zamanlardaki gibi duygusuz bakıyordu. Sanki aramızda hiçbir şey yaşanmamış, kalplerimiz birlikte atmamıştı… “Bana kızgınsın.” Diye mırıldandım başımı yere eğerek. Onu daha fazla bu şekilde görmeye dayanamazdım.
“Kızgın mı?” dedi alay edermişçesine gülerek. “Sen onu bile hak etmiyorsun.”

HIRÇIN GÜVERCİNOnde histórias criam vida. Descubra agora