66. Bölüm "Ruhum Dayanmaz..."

14.3K 784 200
                                    


Bu bölüm, bir önceki bölümün kısalığından dert yanan biricik tatlı okurlarıma ve tabi ki hepinize gelsin o zaman. Aynı zamanda cici okurum @yagmursaskara nın yeni yazmaya başladığı "Ruhu Ölüm Kokan Adam" isimli hikayesine bir şans verip okumanızı tavsiye ederim. Elbet yeni başladığı için hataları olacaktır ama kurgusu gerçekten merak uyandırıcı. 

 Bölüm sonunu okumayı unutmayın oradaki soruya cevaplarınızı bekliyorum.

Sona yaklaşırken bol bol yorum istemek hakkım değil mi? Bana bunu çok görmezsiniz umarım? Hepinize iyi okumalar...

Sabah, annemin kahvaltısından sonra onu banyo yaptırmış ve biraz uyuması için yatağının başında kitap okumuştum. O uyuduktan sonra da odama kapanıp biraz ders çalışmıştım. Zaten kendi odam ve annemin odası haricinde pek evin içinde dolaştığım da söylenemezdi. Eymen'in eve ne zaman geleceği pek belli olmuyordu. Bazen günlerce ortalıkta görünmez bazen de evden dışarı çıkmazdı.

Bana tecavüze yeltendiği o gün, babası onu bir şey için çağırmış ve isteyerek ya da istemeyerek beni onun elinden kurtarmıştı. Sonrasında 'Yine geleceğini' söylemişti bana ama babasıyla aralarında ne geçtiyse bana bir daha dokunmaya cesaret edememişti. Tabi ki yine beni gördüğü zaman sözle tacizlerini sürdürüyor, bana çeşitli tehditler savurmaktan kendini alı koymuyordu. Bir defasında 'Dua et babam burada yoksa çoktan senin tadına bakmış olurdum ama sakın vazgeçtiğimi düşünme elime geçen ilk fırsatta senin icabına bakacağım.' Demişti. Onun korkusu öyle bir içime işlemişti ki attığım her adımda arkamı kollamaktan ve sürekli tetikte durmaktan usanmıştım.

Geceleri uyuyabilmek istiyordum mesela; rahatça gözümü kapatıp sabaha kadar deliksiz bir uyku çekebilmek. Evin içinde en azından rahatça dolaşabilmek ve her an o gelecekmiş gibi tetikte beklememek... En çok istediğim şey de kâbuslarımdan arınabilmekti. Eymen resmen beni ele geçirmişti. Kâbuslarımın başkahramanı, bedenimin azılı düşmanıydı.

Olmuyordu; bir türlü yakamı ondan kurtaramıyor, bana sunduğu bu çekilmez hayatın içinde, nefes almaya çalışıyordum. Onun bana verdiği imkanlar dahilinde yaşıyor, uyuyor ve her an tetikte bekliyordum.

Bu zamana kadar hep mücadele etmiş, annemi kendime inandırmak için çabalamıştım ama Eymen, işinde ustaydı. İnce eleyip sık dokuyan bir yapısı vardı ve benim yapacaklarımı önceden tahmin etmek gibi bir kabiliyete sahipti. Benden önce annemi bir güzel dolduruyor, kendince kafasından hikayeler yazıyor ve benim harekete geçmemi bekliyordu. Ben bir şekilde pes edip her şeyi anneme anlatmaya karar verdiğimde zaten hazırladığı senaryoyu önceden anneme ilmek ilmek işlediği için annemin gözünde; yalancı oluyorum, depresyona girmiş sağlıklı düşünme yetimi kaybetmiş zavallı bir kız ilan ediliyordum. Ne yapacağımı, nasıl yardım isteyeceğimi ve yaşadıklarıma annemi nasıl inandıracağımı bilemeyen zavallı bir kızdım o zamanlar. Annemi inandırırsam sorunların bir anda çözülebileceğine inanan çaresiz bir kız çocuğu... Tabi annemin bana inanmamasındaki tek suçlu Eymen değildi bunda benim de payım büyüktü. Başlarda ondan korkuma anneme vücudumdaki izleri kendi yaptığımı söylemiş onu kendime zarar verdiğime inandırmıştım. Eymen iyice haddini aştığında her şeyi göze alıp anneme söylediğimde de yalancı çoban ilan edilmiştim. Annemin bana güveni kalmamıştı sanırım Eymen'e benden daha fazla güvenir olmuştu.

Bazen kendimi annemin yerine koyuyor, acaba onun yerinde olsaydım kendime inanır mıydım diye düşünüyorum. Sanırım inanırdım; ne olursa olsun kızıma inanırdım, en azından daha şüpheci davranırdım. Anneme kızgın değildim, hele de onu bu halde gördükten sonra ona kızgın olamazdım ki. Belki biraz kırgındım ama o bile geçip gitmişti, o benim annemdi; nihayetinde beni bu yaşıma kadar büyütmüştü.

HIRÇIN GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin