33. Bölüm "Ey Aşk Sen Nelere Kadirsin!"

29K 1.3K 227
                                    

Merhaba arkadaşlar. Hepinizin geçmiş bayramı kutlu olsun. Bayram sebebiyle bu sefer uzun bir ara verdik sanırım :)) Neyse ki yeni bölümle karşınızdayım. Bir kaç bölümdür kendimizi aşkın akışına bırakmış sakin sakin yüzüyoruz ama tabi ki işler böyle devam etmeyecek bir kaç bölüm sonra biraz heyecan yapabiliriz benden söylemesi :)) Hikayemizin sonuna gelip gelmediğimizi merak eden arkadaşlar var hepinizi aydınlatmak adına burada söylemek istedim ki; henüz finale gelmedik ve hikayemiz son hızında devam edecek :))

Bir de size ufak bir sitemde bulunmak istiyorum okunma oranımız ve beğeniler sabit kaldı. Okuyan arkadaşlarım lütfen yıldızcığa basıp beğenilerinizi iletmeyi unutmayın. Yorumlarınızı okumaktan ise acayip keyif alıyorum. Hepimiz burada bir aile gibi olduk. Yorum yapmayan arkadaşlar siz de aramıza katılın lütfen aramızdaki bağları kuvvetlendirelim :))Ayrıca kitabımızı arkadaşlarınıza da tavsiye ederek ailemizin büyümesine katkıda bulunabilirsiniz canlarım. Hepinizi çok sevdiğimi biliyorsunuz değil mi? Bölümün sonunda bir sürpriz var sanki bakalım siz ne diyeceksiniz merakla bekliyorum. Hayatınızdan mutluluk eksik olmasın inşallah. Keyifli okumalar.

Bir müddet sonra kendimizi kanepeye bırakmıştık. Yağız otururken ben de başımı Yağız'ın göğsüne dayamış o okyanusları andıran eşsiz kokusunu doya doya içime çekiyordum. Şarhoştum bu adamın kollarında, yolumu kaybetmiş bir avareydim... Her ne kadar içime çekip doymaya çalışsam da kokusuna, nafile! Ne ben doyabilirdim bu tarifsiz kokuya, ne de içime çekmekten geri durabilirdim aciz bir müptela misali...

Yağız'ın parmakları saçlarımın her bir telini havalandırıyor, dokunuşlarıyla içime huzur veriyordu. Keşke hep bu şekilde kalabilseydik. Korkularımız olmadan, yaşanmışlıklarımız olmadan ve biz daha kirlenmeden önce tanıyabilmiş olsaydık birbirimizi. Belki de o zaman, her şey daha farklı olabilirdi. Ben, gözlerimdeki acı ile her defasında sevdiğim adamı zehirlemez, sırtına taşıması çok zahmetli olan yüklerimi yüklemezdim belki. Aşk; hiç tatmadığım kadar lezzetli, hiç yaşamadığım kadar tutkulu ve hiç olmadığı kadar yaralıydı...

"Ne düşünüyorsun Güvercin? Bu dertli iç çekişinin bir anlamı var mı?" Yağız'ın çatallaşmış sesi beni düşüncelerimden çıkartıp gerçekliğe döndürdü.

"Hiç, hiçbir şey düşünmüyorum." Diye geçiştirdim, kafamı hafifçe çevirip Yağıza bakarak. Verdiğim cevap karşısında onun verdiği tepki, dudağının bir kenarı ile bana inanmadığını belirten acı bir gülümseme oldu.

"Yalancı Güvercin."

"Yalancı değilim." Diye itiraz ederek kafamı Yağız'ın göğsünden kaldırıp gözlerimi de gözlerine diktim. Bir an gördüğüm manzara içimde bir şeylerin sızlamasına sebep oldu.

"Pişman mısın yoksa Nehir?"

Sorduğu bu sorudan ziyade, gözlerinde oluşan bu karanlık içimi acıtmıştı. İfadesizce bakan bu gözlerin yabancısı olmuştum bir anda.

"Ne... ne demek pişman mıyım?" diye kekeleyerek tekrar kafamı göğsüne koymaya kalkıştığımda omuzlarımdan tutarak beni engelledi. Yine eskisi gibi bakıyordu. Beni ilk kaçırdığı zamanlardaki gibi; duygusuz ve ifadesiz.

"Fazla mı ileri gittim? Çok mu erken davrandım? Belki de bilmeyerek seni zorladım." Sesinden bile soğukluk akıyor, bana hissettirdikleri yüreğimi titretiyordu.

"Yağız, lütfen." Sadece bu iki kelimeyi söyleyebilmiştim yalvarırcasına. Bana öyle bakmasına dayanamıyordum.

"Lütfen ne Güvercin? Söylesene, lütfe ne? Lütfen üzerime gelme Yağız mı, pişman oldum lütfen beni anla Yağız mı? Konuş benimle."

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now