21. Bölüm "Ben Senin Neyin Oluyorum Güvercin?"

34.8K 1.7K 322
                                    

Yeni bir bölümle herkese merhabalar dostlarım. Umarım çok bekletmemişimdir.  Bu yakınlarda sürekli uyumak ve mide bulantısından yazmaya pek fırsat bulamıyorum. Evet düşündüğünüz gibi hamileyim ve acayip heyecanlıyım. Ben elimden geleni yapacağım ama bölümlerde gecikmeler olursa bana darılıp gücenmeyin dostlarım.

 

Bölüm ithafıma gelince beni sıcacık yorumlarıyla ve samimi yüreğiyle hiç yalnız bırakmayan baldan tatlı okurum ecem_rabia ya sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Ayrıca bana göndermiş olduğu el emeği göz nuru harika hediyesi için de ne kadar teşekkür etsem az gibi geliyor. Ayrıca bebişimi de unutmamış canım benim:) Minnakımın teyzesi Ecem'im, çok seviliyorsun canım. İyiki tanımışım seni güzel yürekli kardeşim benim. İnşallah bir gün yüz yüze de görüşme fırsatını yakalarız seninle ve bütün hikayeyi okuyan dostlarımla. Hepinizi ayrı ayrı çok seviyorum dostlarım. İyiki varsınız :))

 Dış kapıdan çıktığımızda Yağız hala gülmeye devam ediyordu. "Gülme sende yeter." dediğimde bana bakıp dudağını neşeyle kıvırdı.

"Şimdi beni anlamışsındır sanırım. Bundan sonra Demir'e saldırdığımda beni engellemezsin herhalde?"

Söylediği şeyle bende gülmeye başladım. Haklıydı. Demir de her fırsatta onu deli edecek bir şeyler buluyordu. "Yine de ona bir şey yapmana izin veremem. O benim manevi ağabeyim sayılır." diye gözdağı vermeyi de ihmal etmemiştim. Söylediğim şeyle kahkahalara boğulurken bir yandan da bavulumu bagaja koyuyordu.

Bagajın kapağını kapattıktan sonra keskin bakışlarını üzerime dikip yanıma yaklaştı. Beni araba ile kendi arasına sıkıştırıp kollarını iki yanıma sardı. Ne yapmak istediğini anlayamamıştım. Kafasını eğip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Karanlıkta bile ışıl ışıl parlayan yeşilleri kalbimin teklemesine sebep oluyordu. Bu adamın beni bu kadar çabuk etkisi altına almasına sinir oluyordum. Yüzüne kondurduğu, çarpık gülümsemenin nabzımı hızlandırdığını bilseydi yine de bu şekilde gülmeye devam eder miydi diye düşünmeden edemedim.

"Peki ben neyin oluyorum Güvercin?"

Konuşurken adeta yüzümü yalayıp geçen nefesini dudaklarımda hissettim. Büyülü sesi içimde ılık bir nehir gibi çağlayıp beni rahatlatırken sorduğu sorunun anlamını yeni fark ediyordum.

"Ağabeyim olmadığın kesin."

Ağzımdan bir çırpıda çıkan bu cümle Yağız'ın daha çok gülmesine sebep olurken, benim de utancımdan kıpkırmızı olmamı sağlamıştı. Bu adam resmen benim ayarımla oynuyor, devrelerimi yakıyordu. Bana bu kadar yakın durmak, gözlerime bu kadar anlamlı bakmak ve bu kadar güzel gülmek zorunda mıydı? Kolunun birini yanımdan çekip elinin tersiyle yavaşça yanağımı okşadı.

"Orasını anladık Güvercin." dedi daha fazla yakınlaşamayacak bir mesafeye kadar yüzünü yüzüme yaklaştırıp. "Peki neyinim ben?"

O kadar yakınımdaydı ki değil nefesini, vücudunun ısısını bile hissedebiliyordum. Havanın dondurucu soğuğu bile içimdeki yangını söndürmeye yetmiyordu. Gözlerimi kapatıp yüzümü ısıtan nefesine teslim olmamak için kendimi zor tutuyordum. Ellerimi göğsüne koyup, onu uzaklaştırmaya çalıştım.

"Çok üşüdüm lütfen artık gidebilir miyiz?" dedim aramızdaki çekimi dağıtmaya çalışarak. Bana karşı ne hissettiğini bilmiyordum. Beni öpmüştü evet ama bir erkeğin bir kızı öpmesi için illa aşık olması gerekmediğini bilecek kadar akılı sayılırdım. Her ne kadar Demir; Yağız'ın bana aşık olduğu konusunda kafamı karıştırmaya çalışsa da bana bakan bu gözlerde; yanan ateşten başka bir şey göremiyordum. Bu ateşin adını şu anda düşünemeyecek kadar da dağılmıştım. Onu itmeme rağmen yerinden milim oynamamıştı.

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now