54. Bölüm "Ukala Dümbeleği"

20.1K 863 225
                                    

Merhaba arkadaşlar.Bu hafta eğlenceli bir bölümle karşınızdayım. Bol bol Demir-Yağız-Nehir üçlüsü okumaya hazır mısınız. Öyleyse hepinize keyifli okumalar. Yorumlarınızı sabırsızlıkla bekliyorum. Seviliyorsunuz kuşlarım :))

Sabah, belime sımsıkı sarılmış huzurla uyuyan Yağız'ın görüntüsüyle gözlerimi açtım. Beni her zamanki gibi bedenine yapıştırmıştı. Bugünkü tek fark; yüzümün ona dönük olmasıydı. Güçlü bacakları bacaklarımı sahiplenircesine sarmış, kolları bedenimdeki yuvasında yerini almıştı. Göğsünün üzerine sarmış olduğum kolumu yavaşça kaldırıp elimi, Yağız'ın yüzüne koydum. Başparmağım, kalın kaşlarının üzerinde dolaşırken avucum, yanağını sarmalamıştı. Ne kadar da huzurlu görünüyordu. Zaten uzun olan kirpikleri gözleri kapalıyken daha da uzun duruyordu. Bir adam uyurken bile çekici olur muydu? İnsanın baktıkça bakası geliyordu. Başparmağım yavaşça şakaklarından yanaklarına, oradan da dudaklarının kenarına kaydı. Dudakları neredeyse çizgi halini almıştı. Dışarıdan bakınca inceymiş gibi duran o dudakların aslında ne kadar yumuşak ve dolgun olduğunu benden başka kimse bilemezdi.

Alt dudağını hafifçe okşadığımda birşeyler mırıldanıp beni kendine daha çok çekti. Başta ne söylediğini anlayamasam da başını boynumun girintisine sokarken söylediği şeyi net duymuştum. "Dayanılmazsın." Demişti ve dudaklarını boynuma hafifçe değdirip kokumu içine çekmişti. Bacaklarıma değen sertliğini hissettiğimde vücudumu saran heyecan dalgası, kalbimin vuruşlarının hızlanmasına sebep oldu. Adam uyurken bile ereksiyon halindeydi. İçgüdüsel olarak kendini kasıklarıma doğru ittiğinde dudaklarından kaçan inleme bacaklarımın arasında ufak bir sızlamaya sebep olurken onun bu haline gülümsemeden edemedim. Rüyasında ne görüyordu acaba? Pek edepli şeyler görmediği kesindi.

"Deliriyorum Güvercin." Diye sayıklayıp kendini tekrar bana bastırdığında yüzündeki elim anında omuzlarına tutunmuştu. Gözleri hala kapalıydı. Gördüğüm tek şey dudaklarının kenarının mutlulukla kıvrılmış olmasıydı. Belimdeki eli kalçalarıma inip serçe sıktığında bu sefer inleyen ben olmuştum. Yine birşeyler mırıldanmıştı fakat bu sefer ne dediğini anlayamamıştım. Kalçamdaki elini kaydırıp baldırıma getirdiğinde tatlı tatlı okşamaya başlamıştı. İçine çektiği derin nefesi, tükenmişçesine verirken "Seni çok fena alacağı Güvercin." Dediğini duydum. Her ne kadar heyecanlanmış olsam da onu uyandıramazdım. Demir içeride uyuyordu ve birbirimize dokunduğumuz an uyanacağına adım gibi emindim. Bu sefer de aramıza girerse Yağız'ı ben bile tutamazdım.

Yavaşça Yağız'ı kendimden uzaklaştırdığımda itiraz edercesine bir şeyler söyledi. Kaşları durumdan memnun olmadığını gösterircesine çatılmıştı. Baldırlarımda duran elini kaldırdığımda sinirle bir şeyler söyledi ve huzursuzca kımıldadı. Sanırım birkaç küfür savurmuştu tam olarak anlamamıştım ama çok net duyduğum bir şey vardı. "Sikerim!" dedi ve ekledi. "Nikâh gecemde de bir yerlerden çıkarsan seni çok fena sikerim Demir!"

Rüyasında bile Demir ile uğraştığına göre bu işin, ne kadar içine dert olduğunu da anlamıştım. Ağlasam mı gülsem mi bilememiştim. Teselli edercesine saçlarını okşayıp dudaklarına tüy yumuşaklığında bir öpücük kondurdum. Saat 11:00'e geliyordu ve uykum kaçmıştı. Yağız'ın itiraz edercesine homurdanmalarına rağmen yavaşça yataktan kalkıp üzerimi giyindim. Bu aralar geç kalkmaya iyice alışmıştık.

Salona girdiğimde kanepede dağınıkça uzanmış bir Demir ile karşılaştım. Bu adamın uyuması bile bir olaydı. Kanepeye yan bir şekilde uzanmıştı uzanmasına ama bacaklarının arasına aldığı yastığı birisi alacakmışçasına iyice sıkıştırmış, yetmezmiş gibi başka bir yastığı da kollarının arasına almış ölümüne sarılmıştı. Mümkün olsa birkaç tane daha yastığa sarılıp uyuyacak gibi görünüyordu. Üzerinde eşofman altından başka bir şey yoktu. Bu şekilde yaramaz çocuklara benziyordu. Hoş zaten gözümde yaramaz bir çocuktan farkı yoktu ya.

HIRÇIN GÜVERCİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin