38. Bölüm "Sen Ağlamamı Hiç İstemezdin..."

23K 1.3K 286
                                    

İyi akşamlar dostlarım. Yepyeni bir bölüm ile karşınızdayım. Beğeni ve yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın lütfen. Hamileliğimin neredeyse 7. ayına gireceğim ve bu beni biraz yoruyor buna rağmen bölüm yetiştirmeye çalışıyorum. Sizler de en az benim kadar duyarlı olursanız çok sevinirim gerçekten. Hepinize kucak dolusu sevgilerimi yolluyorum. Mutlulukla kalın :))

"Ne olursun beni bırakma." Diyerek onu göğsüme çekip sesli sesli ağlamaya başladım. "Ne olur sevgilim uyan. Beni böyle bırakamazsın. Sensiz nefes alamam ki ben. Sen olmadan yapamam anlıyor musun yapamam. Seni çok seviyorum. Ne olur o yeşillerini bana bir kez daha göster ne olur yalvarırım Yağız, bana geri dön sevgilim." Diyerek yalvardım... Ağladım... Bağırdım... Hiçbir şey değişmedi. Gözyaşlarım sevdiğim adamın yüzünü ıslatmaktan başka hiç bir işe yaramadı...

"Sen ağlamamı hiç istemezdin. Ne olur aç gözlerini de beni böyle ağlatma Yağız." Diye başımı göğsüne koyarak hıçkırdım. Bu ıssız yerde yapayalnız kalmıştık. Yağız'ın soğuk teninin arasından duyulan küçücük bir kalp atışı beni biraz olsun ümitlendirmişti. "Yaşıyorsun." Onu sarsıyor, uyanması için elimden geleni yapıyordum ama uyanmıyordu. Kulağımı ağzının kenarına dayayıp nefes alışını dinledim. Belli belirsiz hissettiğim nefesi can çekişiyordu. Onu kollarımın arasına daha sıkı sarıp sardım. "Seni seviyorum Yağız, çok seviyorum." Diye fısıldadım. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Çaresizce sevdiğim adam sarılmış ağlamaktan ve Tanrıya yalvarmaktan baş bir şey elimden gelmiyordu.

Ölüm; hiç bu kadar soğuk ve acımasız olmamıştı. Hiç bu denli canımı yakmamıştı. Şu an kendi ölümümü bekliyor olsaydım bu kadar endişeli ve üzgün olmazdım eminim. Ama şu an sevdiğim adamın ölümle dans edişini, çaresizce izlemek zorunda kalıyordum. Bu her şeyden daha beterdi. Canım acıyordu. Şoka girmiş gibiydim. Çıkmazdaydım... Umut ışığımı kaybetmiştim... Ben canımı yitiriyordum, oysa bu cana ne canlar eklenecekti ileride... Yağız'a benzeyen bir çocuğun hayali düştü tekrar aklıma... Ne geçmişte yaşadıklarım ne de ailemden görmediğim sevgi engele olacaktı bu hayali yaşatmaya. Eğer... eğer Yağız yaşarsa mutluluğumuzu daha fazla geciktirmeyecektim. Yeter ki bir kez daha bana Güvercin desin. Gözlerime sevgiyle bakıp beni göğsüne bastırsın.

Cebimden gelen hareketlilikle aniden yerimden sıçradım. Montun cebine attığım telefon titriyordu. Yağız'ın başını göğsüme yaslayıp hemen telefonu cebimden çıkarttım. Telefonu tamamıyla unutmuştum. Demir'in adını gördüğümde anında cevapladım.

"Demir... Demir çok kötü bir şey oldu." Diye ağlayarak konuşmaya çalıştım.

"Sakin ol Nehir. Sakin ol. Yağız nasıl iyi mi? Sen iyi misin?"

"Na... nasıl yani?" dedim şaşkınlık içinde. "Se... sen saldırıya uğradığımızı biliyor musun?" hıçkırmaktan ve ağlamaktan tam olarak konuşamıyordum.

"Biliyorum Güvercin. Yağız, evde birilerinin olduğunu ve tehlikede olduğunuzu haber verirken silah sesiyle birlikte telefon kapanmıştı. Kaç kere aradım ama cevap veren olmadı. İyi misiniz? Neler oldu?"

"Yağız." Dedim sesimin titremesine engel olmadan "Yağız, çok kötü durumda Demir. Vuruldu ve çok kan kaybetti. Bilincini kaybetti." Dediğimde daha fazla konuşacak gücüm kalmamıştı. Çaresizce ağlamaya başladım.

"Ben yoldayım sakın korkma Güvercin. Yağız güçlü adamdır iyi olacak. Sakın kendini kaybetme. Yanımda bir doktor var merak etme. Sadece sana soracağım sorulara cevap ver tamam mı?" dediğinde biraz olsun umutlanmıştım.

"Tamam." Diyebildim boğuk çıkan sesimle.

" Kaç yerinden vuruldu."

"Bir yerinden."

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now