Alıntı

17K 424 55
                                    




Ufak bir alıntı ile geldim size kuşlar :)) Cuma günü yeni bölüm gelecek inşallah. Yetişirse perşembe bile olur :)) Hepiniz öpüldünüz kocaman.

Salona girdiğimde kanepede dağınıkça uzanmış bir Demir ile karşılaştım. Bu adamın uyuması bile bir olaydı. Kanepeye yan bir şekilde uzanmıştı uzanmasına ama bacaklarının arasına aldığı yastığı birisi alacakmışçasına iyice sıkıştırmış yetmezmiş gibi başka bir yastığı da kollarının arasına almış ölümüne sarılmıştı. Mümkün olsa birkaç tane daha yastığa sarılıp uyuyacak gibi görünüyordu. Üzerinde eşofman altından başka bir şey yoktu. Bu şekilde yaramaz çocuklara benziyordu. Hoş zaten gözümde yaramaz bir çocuktan farkı yoktu ya.

Geçmişinde birçok yara aldığını ve zor bir çocukluk geçirdiğini anlatmıştı bir seferide Yağız; 'Demir, hayat yorgunluğunu, dalgaya vurarak kamufle ediyor, aslında kalbi kapanmayan yaralarla dolu.' Demişti bir defasında. Bir de sadece bana karşı bu kadar sevecen ve korumacı olduğunu. Genelde çevresi tarafından çekinilen ve anlaşması zor olan bir adam olduğunu söylediğinde şaşırmadan edememiştim. Biraz komik bile gelmişti aslında. Demir'in asık suratla ortalığa emirler yağdırdığını ve hiçbir şeyden memnuniyet duymadığını düşünemiyordum aksine o, bana hep umut ve mutluluk aşılamıştı yanımda olduğu her seferinde.Yağız bunun bana özel olduğunu söylediğinde dalga geçtiğini düşünmüştüm. Demir ile bir gün dertleşirken 'Ben umutsuz vakayım Güvercin.' Demişti hayata ve aşkaolan umutsuzluğunu anlatırken işte o zaman daha anlamlı gelmişti Yağız'ın onun hakkında söyledikleri    

Demir'in yattığı yere geldiğimde sessizce diz çöküp elimle burnunu sıktım. Birkaç defa burnunu kırıştırıp söylendikten sonra bacağının arasından kaymak üzere olan yastığı yerleştirip tekrar uyumaya devam etti. Ondan dün gecenin intikamını almadan rahat etmeyecektim. Bu sefer de yanağını parmaklarımın arasına sıkıştırıp çektikten sonra canını yakmış olacağım ki gözlerini açmadan birkaç anlamsız küfür savurdu. Kucağındaki yastığa daha sıkı sarılıp tekrar kanepeye yayıldı. Kucağındaki yastığı çekmek üzere yakaladığımda anlamış gibi daha sıkı sarıldı. Bir hışımda tutup yastığı çektiğimde dengesini kaybedip kanepeden düştü. Bu kadarını beklemediğim için şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım.

"Ne oluyor Lan!" diye kükrercesine bağırıp ayaklandığında daha fazla bağırmasına fırsat vermeden elimi anında ağzına kapattım.

"Sus Yağız'ı uyandıracaksın." Diye uyardım. Hala ne olduğunu idrak edememiş olacak ki şaşkın şaşkın etrafına bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Elimi yavaşça ağzından çekip masumca saçlarını karıştırdı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun Nehir kız? Az kalsın ağzını burnunu kıracaktım. Öyle sessiz yaklaşmak da ne demek?" İsyan edercesine söylenip tekrardan kanepeye yığılmıştı. Yerdeki yastığı bacağının arasına yerleştirmeyi de ihmal etmemişti.

"Seni uyandırıyorum işte fena mı? Bedavadan çalar saat hizmeti." Deyip yanaklarını sıktım. Yaptığım bu hareketten hoşlanmadığını belirtircesine homurdandı.

"Senden çalar saat olmanı istediğimi hatırlamıyorum Güvercin."

"Ben de senden, namus bekçiliğimi yapmanı istediğimi hatırlamıyorum." Dedim gülerek.

"Fındığı kırdırtmaya bu kadar meraklı olduğunu bilseydim bu çekici bedenimi Yağız'ın yumruklarına siper etmezdim Güvercin." Dediği an yerdeki diğer yastığı suratına fırlatıp söylendim.

"Yeter be! Nedir bu sizden çektiğim? Ne fındıkmış arkadaş!"

"Ah! Yavaş gel!" diyerek oturur pozisyona geçip kucağındaki yastığı bana fırlattığı yetmezmiş gibi koca cüssesiyle ayaklanıp üstüme yürüdü. "Gel kız buraya, ne çok konuştun hiç mi özlemedin vicdansız? Hazır senin fındık kıracağı uyurken doya doya sarılalım." Dediği an beni sevgiyle kucakladı.

"Özlemem mi Demir ya. Çok özledim hem de." Kollarımı beline sarıp başımı da göğsüne yasladım. Seni o durumda bırakıp gittiğin için çok üzgünüm." Dediğim an gözlerim doldu.

"Bence de üzülmelisin Nehir. Bizi ne hale soktuğunu bir bilsen." Diyerek beni kendinden uzaklaştırdı. Kollarımı tutmayı bırakmamıştı. Eğilerek göz hizama gelip konuşmaya devam etti. "Ya seni bizden önce o hayvan bulsaydı? Sana neler yapacağının farkındasın değil mi? Nasıl gitmeye cesaret edersin kızım hiç mi akıl yok sende?" Bir ağabeyin kardeşine hesap sorması gibi beni sorguya çekiyordu. Sorgudan ziyade isyan eder gibiydi.

"Ne desen haklısın Demir." Dedim mahcup bir şekilde bakışlarımı onun suçlayan gözlerinden çekip yere indirdim. "Benim için de kolay değildi."

"Öyle gözlerini belertme kızım ya. Dudaklarını ağlayacakmış gibi büzme karşımda. Yufka yürekliyim ben hemen affederim sonra." Diyerek çenemden tutup yüzümü kaldırdı.

"Yufka yürekli misin gerçekten? Yağız öyle demiyor ama." Dedim konuyu değiştirmek için.

"Ne diyormuş o dağ ayısı bakalım hakkımda?" Ciddi ciddi merak etmişti ve sabırsızlıkla vereceğim cevabı bekliyordu.

"Dağ ayısı deme sevgilime." Dedim dudaklarımı büzerek.

"Sevgilisiymiş bak bak." Diyerek yanağımdan bir makas aldı. "Öt bakalım abiciğim, ne dedi o saygıdeğer sevgilin benim hakkımda?"

"Kuş muyum ben öteyim be." Diyerek omuzuna yumruğumu indirdiğimde imalı bir şekilde gülümsedi. Burnumun dibine kadar eğilip konuştu.

"Güvercin değil misin?" Dediği şey ile kahkahamı bastırmak zor olsa da gülmeden edememiştim.

"Bildiklerimi söylememi istiyorsan daha kibar olmalısın bence." Dibimdeki burnunu sertçe sıktığımda yüzünü buruşturup geri çekilmek zorunda kaldı.

"Görmeyeli çenen bayağı düşmüş sanki? Meraktan çatlatma be güzelim. Dökül bakalım neler yumurtladı senin saygıdeğer muhterem sevgilin?"

HIRÇIN GÜVERCİNWhere stories live. Discover now