"Onun kedileri vardı. Benimse kedilere alerjim. O, kelimelerin gücüne inanırken ben rakamların gücüne inanırdım. O, bu dünyaya bir amaç için gönderilmişken benim amacım sorgulanıyordu."
Bu mutlu başlayan sarsıcı devam eden ve sonucu göreceli farklıl...
اوووه! هذه الصورة لا تتبع إرشادات المحتوى الخاصة بنا. لمتابعة النشر، يرجى إزالتها أو تحميل صورة أخرى.
Göremediğimseni bulmakiçin çabalıyorum, Duyamadığım seni duymak için çabalıyorum. exo
Sigara dalını ağzıma yerleştirdikten sonra yaktım. İçime çektiğim ilk dumanı ağzımın içinde bekletirken sokağın başına baktım. Kına gecesinin olduğu akşamdı. Piraye'yi veriyoruz. Ev, bahçe mübarek düğün salonu gibiydi. Ben de kapıdaki en fiyakalı korumaydım. Ağzımı hafifçe aralayıp dumanın dışarı çıkmasına izin verdim. Sigara dumanı burun ve ağız hizasına geldiğinde, gözle görülme seviyesinde hem burundan hem de ağızdan çekilmek suretiyle o havada kalan beyazlıklar bitene kadar ciğerlerime çektim. Kafayı bir an için bulurken gülümseyip derin bir soluk verdim. Oh! Sadece anlık olsa da omuzlarımdaki yük kalktı. Ve ben tüy kadar hafiftim.
"Albay!" Fırat'ın sesi ile arkamı döndüm.
"Kardeşim. Hoş geldin."
El sıkışıp kafaları tokuşturduktan sonra Fırat'ı şöyle bir süzdüm. Kumaş siyah bir pantolon ile düz beyaz gömlek giymişti. Tıpkı benim gibi.
"Aynen dediğin gibi giyindim. Nasıl? Beğendim mi?"
"Eyvallah kardeşim. Olmuş olmuş." Sigaranın külünü serpip derin bir nefes daha çektim. "Çok beğendim."
"Efkarlı mısın sen acaba?" Diye takıldı. "Ablanı vermek zor mu?"
Güldüm. "Yok ya. Giden Piraye. Üzülmek değil aksine seviniyorum. Evin gürültüsü gidiyor." Dedim. "Sen beni bir de Üvercinka'nın düğününde gör. Aramızda kalsın ama ben kesin ağlarım." Üvercinka'nın yeri bende ayrıydı şimdi. Her ne kadar beni boğsa da...
Fırat gülüp "Güvercin'in arkasından ben de ağlarım." Dedi. "Bir dalda bana versene."
Gülerek sabah Yağız'dan aldığım paketi cebimden çıkarıp uzattım.
"Çocuklar nerde?"
"Gelirler."
Başımla onaylayıp sokakta tekrar göz gezdirdim. Akşam dokuza doğru ilerleyen saatte evin içi daha bir yoğun hale gelmişti.
Fırat "Senle Dua ne iş demiştin?" Diyerek sessizliğini bozdu.
Dümdüz Fırat'a baktım. Bu adamı sıkıştırdığımızda neler hissettiğini artık daha iyi anlıyordum.
"Ders, dedim kardeşim. Ders çalışıyoruz."
"Ders ayağına..." Dediğinde "Yok be oğlum." Dedim.
Sigarasından bir nefes çekerken "Kız güzel." Dedi.
"Ve?"
"Ne biliyim. Hoşlanıyor musun? Çıkar mısın? Ne yaparsınız? Az anlatsana."
"Evet, tabi. Sen her zaman bahsediyorsun müstakbel yengemizden ya. Ben bahsetmesem hatırın kalır değil mi?"
Fırat hiç oralı olmayarak "Yani var bir şeyler." Dedi.
