JYİ•35

17.1K 1.5K 1.3K
                                    

İçimi avuçlarına döksem,sana sarıla sarıla çürüse kollarım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

İçimi avuçlarına döksem,
sana sarıla sarıla çürüse kollarım.
|•|

Bitti. Finallerin ardından güz dönemine veda ettik. Bu aynı zamanda üniversitenin ilk döneminin de sonuydu. Gerçekten başarmıştım. Uzay Mühendisliği okuyordum ve bir dönemi çoktan atlatmıştım. Geri dönmemi gerektirecek alttan dersimde yoktu. Gerçekten mutluydum. Bir şeyleri birilerine değil de kendime kanıtlıyordum. Bu yeterliydi. Bir şeyleri birilerine kanıtlamak zaman kaybıydı.

Öğrenci evini boşaltıp evlere dağılırken Yağız hastaneye gidip geldiği için orada kalacaktı. Ve evet, alttan birçok dersi vardı. Bu konuda ne diyebiliriz ki? Dua da arada eve uğrayacaktı. Can ile Özgür aileleri ile memleket ziyaretine gitmişken Fırat'ın yurt dışından akrabaları gelmişti. Ben de evdeydim. Pazar sabahı erken bir saatte uyanmışken geri uyumak için yatakta dönüp duruyordum. Kapının sesine uyandığımda esneyerek açmak için ayaklanmıştım.

Sabahat ablam elindeki bebeği elime verirken "Acil bir işim çıktı." Diyordu. "Çantasında her şeyi var, İlhan. Üvercinka geri uyudu sanırım. Ben çok geç kalmamaya çalışacağım." Dedi ve onu bekleyen taksiye binip gitti.

Ne oldu az önce? Bir an için kucağında bebeği ile kapıda kalan bir adamın hissiyatını omuzlarımda taşıdım. Bu korkunçtu! Sarı kışlık bir tulum giyen Hanzade bana vaatlerle bakıyordu. Titreyerek kendime geldim. Bir kez daha evlilik ve şu baba olma olaylarının benim için uzak olduğunu hissettim. Olay Dua'yı görünce atağa geçiyor sadece... canım, Dua...

Hanzade'yi odama alıp üstündekileri çıkardıktan sonra yatakta yanıma yatırdım. Duvar kenarına yastık koyup diğer tarafına da ben yattım ki zarar gelmesin. Evden ayrı bir oda olduğu için soğuk olurdu odam. Üzerini örtümün bir kısmıyla örttüm. Yanımda yatarken yalancı memesi ağzında cuk cuk emiyordu. Saçsız başında parmağımı gezdirdim. Yumuşak dimağını öpüp cennet kokusunu soludum. Bak şimdi bilemedim. Bir bebeğim olsa fena olmazdı.

"Kız... Güzellik..." Derken işaret parmağımı yakaladı. Hanzade'nin gözleri çikolatalı süt gibi. İçi ısıtan bir rengi var, irisleri öyle büyük ki oyuncak bebeği andırıyordu. Gerçekten büyünce çok can yakacaktı. "Uyumak ister misin? Hmm? Dayı uyutsun mu seni? Ninni mi söyleyeyim? Ninni bilmiyorum. Hmm... Ama hikayeye ne dersin? Gerçi hikaye bildiğim de yok. Bu dayı olmamış değil mi? Gidip söyleyeyim de yenisi yapsınlar. Dur sen dur. Hikaye uydurur dayın sana."

Bir müddet düşündüm. Gözüm duvarlarıma astığım astronomik posterlere gidince; Dünya ile Meteor hikayesini oracıkta uyduruverdim.

"Dünya, gözlerini bir patlamayla açtığından beri bu bomboş yerde asılıymış. Dönüp durduğu bir yıldız varmış. Ona Güneş diyorlarmış. Bir de onun etrafında dönüp duran başka bir cisim varmış. Ona Ay diyorlarmış.

Dünya ne Güneş'i ne de Ay'ı seviyor. Çünkü biliyor bu ikisi birbirlerini seviyor.

Dünya uzay boşluğunda süzülürken ona doğru bir meteorun geldiğini görmüş. Çirkin mi çirkin meteorun onu diğerleri gibi teğet geçeceğini düşünüyormuş.

juliet yaşamak istiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin