JYİ•49

11.4K 1.5K 793
                                    

Beklenen geç geliyor;
geldiği zaman da insan
başka yerlerde oluyor.
|O.A.|

•Ekim•

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ekim

Perili köşkten hiçbir zaman korkmadım. Ne perilerinden ne de şizofren sahibinden... Karpuz kokup yazar olmak isteyen kedi sever kızdan korktuğum kadar kimseden korkmadım... Tam şimdi gecenin bir vaktinde bu bomboş büyük evin geçen yılki sahiplerinin küçük kızlarının odasında olmak beni korkutuyordu. Oysaki bu evden de içinde yaşayanlardan da hiç korkmazdım. Tam şu anda ise karanlık gölgelerin ardından birinin beni izlediğini hissediyordum. Her yerde gözler varmış, birileri beni takip ediyormuş gibiydi.

Birileri daima karpuz kokardı. Kedisine bebek gibi sarılır, benimle kitapların içindeki dünya hakkında konuşurdu. O birileri artık yoktu.

Uzandığım yerden tavana bakarken iki parmağım arasına kıstırdığım sigaradan büyük bir nefes çektim. Harlanan ucu cızırtıyla parladı. Gözüm seyirdi ve tek bir damla gözümden yuvarlandı.

Saldığım duman yüzümün önünde yükselirken gözlerimi yumdum.

Odanın ortasında yatıyorum, Dua. Yer soğuk. Sen yoksun. Üzerimde siyah uzun kollu bir tişört ve kot pantolon var. Boynuma sardığım kırmızı atkım benimle. Onsuz olmazdı. Bugün buraya seninle -temsilen- vedalaşmaya geldim. Ruhumu geri alacaktım. Bu her hâlükârda zararlı çıktığım bir değiş tokuş olacaktı ama başka şansım yoktu. Başka canım kalmamıştı. Bu işi... Ertelemeden bitirmem gerekiyordu... değil mi, Dua?

Doğrulduğum gibi ayağa kalktım. Sonunu gördüğüm sigarayı hiç düşünmeden açık camdan dışarı attım. "Hoşça kal, Dua kızı. Sana dair hiçbir şey yok, bu boş evde." Elimle yüzümü sıvazlarken ağlamamak için kendimi sıkıyordum. "Seni seviyorum. Özlüyorum. Ama konumuz bu değil. Hoşça kal." Dua'ya hiçbir şekilde ulaşamıyordum. Ne bir numara ne bir adres vardı elimde. Ne babası ne annesi... İstese bana çok kolay ulaşırdı ama istemiyordu beni işte... Odaya son kez bakıp dışarı çıktım. İndiğim merdivenler ayaklarımın altında ağırlığımdan dolayı inliyorken çıkan seslerle ürpermemek elde değildi. Geldiğim gibi çıkmak için giriş katın salon penceresinden dışarı atladım. Hava buz. Bahçeyi geçerken koşuyordum. Kimseye yakalanmak istemiyordum. Sonunda eve sırtımı verip boş sokakta yürürken nefes aldığımı hissediyordum. Daha yeni nefes alıyordum. Belki de almıyordum. Aldığımı sanmıyordum. Ellerim ceplerim de göğüm de işkenceci yıldızlarım, ben büyük bir yanılsamanın içindeyim... kaybolup gidiyorum...

Bana. Yazık. Lan.

Okul dönemi tüm hızıyla başladığında ilk dönem için İstanbul Teknik'e devam ediyordum. Uzaya gidişim netleştiğinden ayrıca Master of Aerospace Engineering üniversitesine başvurmuştum. Ekim ayında TOEFL sınavım vardı. Her şey yolunda gittiği takdirde tüm yaşantım değiştirerek Amerika'da yaşamayı planlıyordum. Kimseye daha bundan söz etmiyorum ki duygusal bir baskı yaşamayayım. Çünkü annem duygusal olarak beni baskılamayı seviyordu. Onu üzmek istemiyorum... Buralardan gitmek istiyorum. Kim olduğumu bilmem gerek... Yapabilirsem... Tekrar yaşamaya başlamam gerek... Düştüğüm yerden ayağa kalktığım gibi yürümem hatta koşmam gerek. Dizlerimin acısı geçer, kalbimin acısına da alışırım, Dua kızı. Dert etme sen beni. Sen iyi ol yeter. Ben büyürüm. Unuturum. Hiç yaşanmamış gibi... Ölürüm.

juliet yaşamak istiyorWhere stories live. Discover now