10.1K 1K 186
                                    

Gelecek bölümde...

Sana aşık olduğumu adımlarımdan anladım

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Sana aşık olduğumu adımlarımdan anladım.
Nasıl mı? Yanından ayrılırken fazla yavaşlıyorlardı ve geri dönmem için yalvarıyorlardı.

|•|

"İlhan Berk kimdir?"

Mollaibrahimoğlu'nun yüzüne bakıp başımı yana yatırdım. Ders çıkışı beni odasına çağırmış birkaç dosya düzenletmiş asistan olmak hakkında hiçbir şey bilmiyor oluşumdan yakınmıştı. Sonra bana bir kahve ikram edip karşısına oturtturmuştu. Bu soruyu sormasının üzerinden sadece 15 saniye geçti. Yüzüne bakmaya devam ediyorum. Uzun beyaz saçlarını ensesinde toplamıştı. Top sakalı ve belli belirsiz gözlüğüne ek şal desenli bir fuları var ki bir fizikçiden ziyade felsefeci gibi. Tarzı tarzım değil.

Ah... Soruya geri dönersek... Sorusuna hiç kimsedir, diye cevap vermek istiyorum. O, bu, şu. İlhan Berk pek bir şey değil demek istiyorum. Şu sıralar bir boşlukta hissediyorum. Sorguladığım bir hayatım var. Bana öyle geliyor ki Dua ile kesişen kaderimizdeki rolüm kim olduğumu bulmam da bana yardım edecek anahtarı içeriyordu. Son zamanlarda çok düşünüyordum. Ona karşıma çıkaran kaderin bir amacı var mı? Ben ona karşı ne hissediyorum? Bir şeyler var biliyoruz. Derinliğimi bulmam lazımdı. Böylece İlhan Berk kim sorusuna cevap verebilirdim. Ama net bir şekilde İlhan Berk kimsenin bir şeyi olmayan demek geliyordu içimden... ama onun yerine...

"İnsandır, hocam." Dedim. "Cinsiyeti erkek. Boyu bir doksan bir. Kilosu yetmişten yukarı çıkmaz. Şu sıralar yaşı on sekiz. Yalnız her sene değiştiğini unutmayalım."

Mollaibrahimoğlu gözünü benden ayırmadan kahvesinden bir yudum aldı.

"Epey de komiksin ha?"

"Estağfurullah."

"Aşık mısın?"

"Ne?" Olduğum yerde nerdeyse sıçrarken kırdığım potun farkındaydım. Hiç profesyonel değilim anasını satayım. Ama ne alaka? Birden sorunca şaşırdım.

"Aşıksın."

"Yanlış anlaşılmak istemem. Sadece her çiçekten bal alırken kalbim kırılıyor." Diyerek kıvırmaya çalıştım.

"Hadi oradan. Seni izliyorum. Kızlarla iletişimin kayıt cihazından öte geçmiyor. Nerede ki çiçeklerden bal alıyorsun?"

Omuz silktim. Güldüm. "Uzay ötesi yerlerden." Dedim.

Güldü. Yüzümü süzdü. "İlhan Berk." Diyerek saniyesinde ciddileşti. "Seni neden buraya çağırdım sence?"

"Bilmem. Ayak işleri için mi?"

"Evet. Başka?"

"Canınız sıkıldığı için mi?"

"Evet. Başka?"

Adamın yüzüne dümdüz bakarken dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. Beni sinirlendirip katil olabilme potansiyelimi mi ölçmeye çalışıyordu? İçimi çektikten sonra "Beni başka ne için buraya çağırdınız ki?" Diye sordum.

İşaret parmağını sallayıp "İşte beklediğim soru!" Dedi. Oturduğu yerden kalkıp masasına gitti. Geri döndüğünde önüme yanında getirdiği kağıtları koydu. Kağıtlar vize sınav kağıdım ile arada yaptığı habersiz sınavların kağıtlarıydı.

"Sorun nedir?" Diye başımı kaldırıp sordum. "Yanlış bir şey mi yaptım?"

"Hayır. Sadece 3 ve 5. sorulardaki formülün ne olduğunu söyler misin?" Diyerek kağıtta ki soruları işaret etti.

Kağıdıma baktım. Ah... kendi uydurduğum formüllerden biri daha. Bir gün başıma iş açacaklarını biliyordum.

"Bunlar... benim formüllerim..." Dedim. "Bana daha basit gelen kestirmeler buldum..."

"Soruyu senin yaptığın şekildeki formülle çözmeye çalıştım. Ama inanır mısın yapamadım. Formülün ne, İlhan Berk? Hangi formül bu?"

Ensemi kaşıdım. "Ah... Aslında Newton'un 2. yasasındaki formüllerini kendime göre yorumladım." Dedim.

"Hmm..." Bana baktı. "Peki ya bu soru?"

Soruya yaptığım çözüme bakarken ağzım açık kaldı. "Burada eğik atış hareketi formülü ile ilerlemişim... ve orada pek ne yaptım bilmiyorum. Ne yapmışım öyle? Ama doğru demişsiniz."

"Çünkü doğru yapmışsın. Gidişatın tamamen farklı ama."

Güldüm. "Formül üretmeyi seviyorum. Genelde formüllerim beni doğru cevaba ulaştırır. Kimsede işe yaramaz." Dedim. "Lise de epey başımı ağrıtmıştı çünkü hocalar kabul etmezdi. Neyse ki üniversite sınavında doğru cevabı işaretlemem yetti."

Adam işaret parmağı ile çenesini kaşırken kaşlarını çatmıştı. "Ama şu sorularda gidişatı doğru yaparken nasıl karıştırmışsın anlamadım? Halbuki diğerlerine nazaran basit bir soruydu."

Bahsettiği soruya baktım. Paragraf sorusunu diyor. "Paragraf sorularını çözmekte pek iyi değilim." Dedim. "Okuma güçlüğü çekiyorum."

"Ya..."

"Evet. Disleksim var."

Adam yüzüme bakakalırken oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Beni gerçekten rahatsız ediyordu. Bu... bakışta neyin nesi?

"İlhan Berk." Elime bir tomar kağıt tutuşturdu. "Bu soruları çöz getir."

Kağıtlardaki sorulara üsten bir göz atıp "Tamam. Ama bu not ortalamama yansımayacak değil mi?" Diye sordum.

Güldü. "Yansıması daha eğlenceli olacak gibi."

"Ama hocam-"

"Çıkabilirsin." Masasına doğru ilerledi. Benimle ilgilenmiyordu. "Bu harika..."

Elimden bir şeyin gelmeyeceğinin farkında odasından ayrılırken neden bana kafayı taktığını düşünüyordum. Neden bu kadar günahkarım ki? Neden beni sevmiyor? Halbuki tatlı bir çocuktum.

juliet yaşamak istiyorWhere stories live. Discover now