JYİ•25

13.4K 1.5K 480
                                    

Her hayat bir filmdir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Her hayat bir filmdir.
|bts|

Yârim'in hastanesi bizim öğrenci evinin iki sokak ötesindeki özel bir hastaneydi ki tanıdıkları doktor oradaymış. Dua, Yârim'in yanından direk bizim yanımıza geliyormuş meğer. Yani kız kalkıp Kadıköylerden çıkıp gelmiyormuş. İki sokak ötemden geliyormuş her seferinde. Yârim'in tedaviye başlangıç sürecinde yanlarında sıkıldığın da ya da uykusu geldiğinde kaçtığı, sakladığı -bunu söylemek beni korkutsa da- sığındığı liman bizim evdi yani.

Yârim hastaydı. Yendiği kanser tekrar nüksetmişti. Karaciğerin de tekrar hastalık bulgularına rastlanmıştı. O gün evlerinde duyduğum çığlık sesi annelerine aitti. Kızının tekrar hastalandığını öğrenmişti. Dua yanlarına gittiğinde geçirdiği sinir krizinden nasibini almış elini kırılan bardak parçalarını toplarken kesmişti. Beni evden apar topar göndermesi olağanüstü hal durumu olduğu içindi. Haklılardı. O gün orada hiç olmamam gerekirdi. Yârim şimdilik gördüğü başlangıç tedavisinde belirli aralıklarla hastane de kalıyordu. Yağız okuldan sonra kalan her boş anında soluğu hastanede alıyordu. Yağız ve Yârim'in son verdiği karar; ölene kadar birlikteyiz. İronik. Bir o kadar da manidar. Buradaki anlamın altındaki sebepleri, nedenleri bilmek açıkçası acı veriyordu. Yağız, Yârim'e farklı bir renk olduğundan yaşama tutunması için bir anahtar görevi görüyor olmalıydı. Bir kere yendi. Bir kere daha yenebilir.

İçeri girdiğim de gördüğüm tanıdık yüzler bana sürpriz oldu. Yağız, Özgür, Can tayfasına ek Üvercinka, Yârim ve Dua. Vera'yı Ali ile görünce kaşlarım istemsizce çatıldı. Bunun ne işi vardı? Yârim hemen tekli koltukta Özgür'e gülerken sağında Yağız solunda Dua vardı. Fırat ile içeri girdiğimizi fark ettiklerinde gülen suratlar bize çevrildi. Nerede kaldığımızı sorgulayıp bizi de aralarına kabul etmeleri çok sürmedi. Üvercinka peşimizde aç olup olmadığımızı sorup durdu. Hazırladığı şeyleri Fırat ile mutfak tarafında yerken Yârim kadronun tamamlandığı düşüncesiyle sözü aldı. Odanın ortasına geçip hepimizin görebileceği şekilde ayakta durup konuşmaya başladı. Kesinlikle hasta gözükmüyorken yüzündeki gülümsemeyi gören bu kız hasta demezdi. Diyemezdi. Bunun bir tür eşek şakası olduğuna inanmak istiyordum. Lakin bakışlarında yatan canlı hüzün bir şeyleri gerçekçi kılıyordu. Bu bir şaka değildi. Gerçek hayatın ta kendisiydi.

''Hepinizden bunu sakladığım için özür dilerim.'' Dedi. ''Özellikle senden tekrar özür dilerim, Yağız. Tekrar ve tekrar özür dilerim. Ben çok korktum.''

Yağız, Yârim'in elini tutup üzerini öperken ''Seni affettim ki.'' Dedi. ''Benden yana sorun yok.''

Yârim gülümsedi. ''Teşekkür ederim." Gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Evet... Şey, hikayem üç yaşıma kadar iniyor. Akut Lenfoid Lösemi diyerek beni üç yaşında iken etiketliyorlar. On bir yıl boyunca mücadele ettiğim bu laneti kolay olmayan bir dizi tedavinin ardından atlattım ama sadece bu kadar kendimden uzak tutabildim. Tekrar nüksetmesini kimse beklemiyordu. Beklemiyordum. Ama oldu... Her neyse..." Yarim yüzüne gelen saç tutamını yüzünden çekip başını dikleştirdi. ''Tekrar yenebilirim." Dedi. Sesindeki ton ona inanmamızı sağlıyordu. "Lösemi ikiye ayrılıyor. Akut Lenfoid lösemi çocukluk çağı lösemisi olarak geçer. 15 yaşından sonra sadece taşıyıcıydım. Şimdi 18 yaşında onu yenmem daha kolay olacak. Çünkü artık yetişkin sayılırım. Sır olarak saklamak istediğim bu gerçeğin beni sizden uzaklaştırdığını biliyorum. Sahip olduğum ilk hastane dışı insanlarsınız. Sizi kaybetmenin zorluğunu anlatamam. Özür dilerim.'' Yârim susarak var olmayan bir noktaya dikti gözlerini. Konuşmadan önce yutkundu. ''Ama farkında olduğum gerçekler de var." Dedi. "Kurtulamayabilirim. Sizi üzmek istemiyorum. Eğer... eğer yenemezsem-''

juliet yaşamak istiyorWhere stories live. Discover now