JYİ•30

14.5K 1.4K 1K
                                    

Ama ben dünyaya her şey iyi olacak diye bağırıyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ama ben dünyaya her şey iyi olacak diye bağırıyorum.

|bts|

Sonraki iki hafta Dua'yı hiç görmedim. Okulda devamsızlığı çığ gibi büyüdüğünden annesi ve babası okula gitmesini istemişti. Öyle olunca ne iki sokak arkamızdaki hastaneye gelebiliyor ne de yanımıza gelebiliyordu. Yağız da okuldan sonra soluğu daima hastanede alıyor, orada yiyor, içiyor, ders çalışıyordu. Yârim'in hastalığında süreç şimdilik hedefe yönelik tedavi şeklindeydi. Günün çoğu hastanede olsa da eve geçtiği zamanlar da Yağız ile bir çift gibi takılabiliyordu. Hayatlarımız da bir şeyler kökünden yer değiştirmişti. Ve bizlerde insani iç güdülerle buna sorunsuz bir şekilde ayak uydurmuştuk. Bazen sorguluyorduk elbette. Neden böyle oldu? Oldu da neden bizim başımıza geldi? Bu sorgulama her saat başı tekrar ediyordu. Genelde kabullenmeye meyilliydik. Zaten kaderimizi böyle yazan kalemle nasıl tartışabiliriz ki? Bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek zorundayız. Yazılan bu hayata çoğu zaman boyun eğmek zorundayız... Sessizce... ama hiçbir zaman yalnız bir şekilde değil. Yârim'in yanındayız... Dua'nın... Yağız'ın... bu hikayede kimse yalnız değil. Üstesinden birlikte geleceğiz...

Cumartesi akşamı Celile'nin sözü vesilesiyle eve geçtim. Biri daha gidiyor diye sevinmek yerine içim kan ağlıyordu. Zaten daha geçen hafta Vera'ya arkadaş arasında da olsa takılan yüzüğün ardından kendimi ikinci el gibi hissediyordum. Bir şekilde ablalarımı evlendirmek bünyeme ağır geliyordu. Ama kan kussam dahi kızılcık şerbeti içtim der, kimseye çaktırmazdım.

Bahçe kapısının önüne geldiğimde karşı taraftan gelen babamı görüp beklemeye başladım. Beni görünce gülümsedi. Adımlarını hızlandırdı. Tokalaşıp kafalarımızı birbirine vurduk.

"Selamünaleyküm, İlhan Berk."

"Aleykümselam, baba."

"Oğlum... Hangi rüzgar attı seni buraya?"

Baygın baygın yüzüne baktım. "Herhangi bir rüzgarın atmasına gerek mi var? Burası benim de evim."

Babam surat astı. "Onu mu dedik seni hergele? Beş yaşına geri mi döndün?"

Yüzümü buruşturdum. "Beş yaş mı? Baba."

Güldü. "Ablanlar sana evlatlık muamelesi mi yaptı içeride yoksa? Ne bu surat?"

"Yoktu bir şey ama valla iki dakikada kendimi kullanılmış gibi hissettim. Söz var ya, Celile'nin hani. Senin üç numara. Onun için geldim."

Babamın yüzü düştü. "Doğru ya. Onu da vermiştim ben değil mi?"

"Öyle yaptın." Dedim gülerek.

"Erken gelmişsin."

"İş için falan ihtiyaçları olursa diye erken geldim."

Babam daha da mutlu güldü. "İyi, iyi. Aferin. Biraz yürüyelim mi, İlhan Berk?"

Şüpheli bir bakış attım. "Ne için?"

juliet yaşamak istiyorWhere stories live. Discover now