JYİ•56

11.7K 1.3K 1K
                                    

Bana seni seviyorum'un ötesinde bir söz, bir duygu öğrettin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bana seni seviyorum'un ötesinde bir söz, bir duygu öğrettin.

|•|

Kadınlar ağlatır, sigara öldürür. İnsanlar yalan söyler, tekneler batar. Çiçekler ölür. Hayat devam eder... Seninle ya da sensiz... (*) kaldığımız, bittiğimiz yerden devam...

Gözlerimi açtığımda tavanı bulanık görüyordum. Durum beni rahatsız edince gözlerimi ovaladım. Kesinlikle engel olamadığım bir doğa olayı gibiydi böyle kaybetmiş hissetmek. Çok büyük kaybetmiştim. Hüsrana uğramıştım. Gençliğimi geri verseler, bu sefer en çok kendimi severdim. Tek suçlu bendim. Haddimi aşmış aşık olmuştum. Bunca yıl sonra bile bir ihtimal diyerek sürdüğüm aşkımın düğününe davetliydim. Buyur buradan yak!

Güç bela ayağa kalkıp terden üzerime yapışan gömleğimin eteklerini pantolonumun içinden çıkardım. Düğmelerini açarken acaba içeride hiç çocukların tişörtü falan var mıdır diye düşünüyordum. Aslında oyalanmadan çıkıp gitmeliydim bu evden. Tam şu an burada ne işim vardı ki?

Eski odama girdiğimde yanlış girdiğimi düşünerek donakaldım bir an. Burası benim eski odam mıydı? Kapıdan sanki başka bir boyuta geçmişim gibi hissederken solumda kalan duvara bakıyordum. Duvar mavinin tonlarının karışımı ile boyanmışken irili ufaklı sarı dairelerle kozmik bir görünüme sahipti. Van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosu duvara resmedilmişti. Hemen orada... Benim duvarıma... Bir anda uzay boşluğunda buldum kendimi. Süzülüp gidiyordum. Vadettiği her şeye kapılabilirdim. Kapılmak istiyordum. Köşede alakasız ama hoş duran küçük uzay mekiği çizimini gördüğümde yüzüme geniş bir gülümseme yayıldı. Biri buraya içini çok güzel dökmüş...

Evin kapısını dışarıdan birinin açmaya çalıştığını duyunca hızla kapıya yönelip önceden açıverdim. Kapı sanki bir başka boyuta açılmıştı. Çok fazla kafaya taktığımdan, özlediğimden olsa gerek görmeyi istediğim kişi tam karşımda... O. Dua kızı.

Karşımdaki yüz öyle yabancı ve bir o kadar da tanıdık geldi ki kalbim yerinde acıyla attı. Sol kanattan vurulmuştum. Parçalarım dört bir yana savrulmuşken onu görüşümle bir araya geliyordu. Acı içinde onarılıyordum. Acının kaynağı O, bu acıyı dindirecek olan O. Hasretini uzun uzun yıllar çektiğim insan karşımda dururken ellerime, ayaklarıma set vurulmuş bir halde bekliyordum. Gözlerine bakarken ona sanki hiç uzak kalmamışım gibi hissediyordum. Gözleri aynı kalmış, yabancı hissettirmiyordu. Ona karşı ben yabancı kalamamışım... İnsana kim böyle hissettirir ki? Hem de böyle uzak kalmışken... Öyle güzel görünüyor ki gözlerimi tek bir saniye bile kırpamıyordum. Onu son görüşümde on yedi yaşındaydı. Hala on yedinin masumiyetini ve çocuksu güzelliğini taşıyor, şimdiki yaşının vermiş olduğu olgunluk hiç mi hiç eğreti durmuyordu üzerinde. Aksine genç bir kadın var karşımda... biliyorum...

O... hasretini uzun uzun yıllar çektiğim yegane kadın. O... İlk aşkım, ilk terk edilmişliğin, ilk vazgeçmediğim... Bu o...

Farkında değil ama beni gördüğü andan beri yaşlar süzülüyor gözlerinden... farkında değilim ama onu gördüğüm andan beri yaşlar süzülüyor gözlerimden... İkimizde aynı rüyanın içine hapsolmuş gibiyiz. Birimiz de ilk adımı atmıyor uyanmamak için. Halbuki gerçeklik bir adım ötemizde duruyor... Bunca yıl uyanamadık, şimdi uyanma vakti. Aynı rüyanın içinde aynı anda birbirimize isimlerimizi söylüyoruz.

juliet yaşamak istiyorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin