İsim

889 73 122
                                    

Slowdive - Sugar for the Pill

Merhabalaaaar!

Aa bu kim ya dediğinizi duyar gibiyim. Çok da haklısınız. Asla savunmam yok bu kadar zaman sizi ve bebeklerimi bırakmama. Sadece bu dünyadan (yani hikayenin dünyasından) biraz fazla uzaklaştığımı hissediyordum ve o şekilde yazmanın hem size hem de onlara haksızlık olacağını hissettiğim için yazamıyordum. 

Ama okudum bebeklerimi tekrar tekrar. Onlar da büyüklük yapıp dünyalarına tekrar kabul ettiler beni. Belki size öyle gelmeyecek ama ben biraz girdim ve yazabildim diye düşünüyorum:) Elimden geldiğince buralardayım. Bebeklerimi sonsuz ya da yarım bırakmak istemiyorum asla. Size söz:)

Sizleri çok özlediğimi ve sevdiğimi de söyleyip sizi bebeklerimle baş başa bırakıyorum. 

İyi okumalar❤️

-İnanılmaz!

-Çok güzel değil mi?

Bakışlarını birkaç saniyeden fazla üstünden ayıramadığı için bana kaçamak gibi hızlıca bir bakış atıp tekrar döndürdü başını. Derin bir nefes alıp "Çok..." diye mırıldandı, "Neredeyse inanılmayacak kadar. Zira inanamıyorum şu an gördüğümün gerçek olduğuna.".

Güldüm hafifçe parmaklarımı karnının üstünde yavaş yavaş hareket ettirirken. Çenemi omzuna dayayıp fırsattan istifade bir öpücük bıraktım boynuna, "Düşündüğün gibi mi peki?". Bir kez daha sesli bir nefes çektiğini duydum. Sadece o değil ben de gözlerimi ayıramıyordum aslında. Bebeğime de haksızlık etmemek lazımdı sonuçta. Yüzde yüz haklıydı bana bakamamakta. Göz kamaştırıyordu karşımızdaki güzellik.

"Hı hı." dedi gülümseyerek, "Daha da güzel hatta. Teşekkürler Barış.". Şaşırmış bir şekilde başımı kaldırıp bu sefer yüzüne baktım. Hafifçe gülüp "O niye?" diye sorduğumda o da kıkırdadı, "Hayalimi gerçekleştirdin çünkü. Sen olmasan olmazdı ki!".

Bir şey demedim. Diyemedim daha doğrusu. Bilmiyordum ben olmasam olur muydu olmaz mıydı. Ama Elçin'in kendine çok az kredi verdiğini biliyordum. Her şeyde hem de. Yaptıklarının farkında olmadan ya da farkında olmak istemeden yaşıyordu hep. Genel olarak seviyordum bunu aslında. Kendini büyük görmüyordu bebeğim, çok çok çok büyük olmasına rağmen. Ama yine de kendine gerekli değeri vermediği için biraz kızıyordum sanırım.

Elimin altında ir hareketlilik hissettiğimde gülümsedim biraz daha, "Sen de mi sevdin kızım?". Bu sefer biraz daha güçlü kıkırdadı. "Karı sevdi galiba genel olarak ama şu an biraz fazla hareketli. Sen bile bu kadar katın üstünden hissediyorsun, düşün artık.". Çok yerinde duran bir bebek değildi minnağımız. Elçin daha çok hissediyordu tabi ki bu durumu ama ben de her fırsat bulduğumda kendisiyle iletişim kurmaya çalıştığımdan ben de biliyordum hareketlerini. Ve evet bebeğim haklıydı. Şu an iki kazak kocaman bir mont altında olmasına rağmen sanki elimin hemen altında hareket ediyormuş gibiydi.

"Üşüdünüz mü peki?" diye sorduğumda omuzlarını kaldırıp bana biraz daha sokuldu. "Biraz." Diye itiraf etse de yıllardır hayalini kurduğu kuzey ışıklarını bırakmak istemediğinin farkındaydım. O yüzden biraz daha sardım bebeklerimi. "Biraz daha üşüyelim o zaman." diyerek güldüm, "Sonra odamıza kaçarız.".

Işıkları görmekten o kadar mutluydu ki sesini çıkarmadı asla. Büyülenmiş gibi bakmaya devam etti sadece. Yıllardır hayali olmasının dışında umudunu kaybetmişti buraya geldiğimizden beri her gece çıkmamıza rağmen asla görmediğimiz için. Yalan yoktu, ben bile kaybetmiştim umudumu. Kuzey ışıklarına gelmek kuzey ışıklarını görmek anlamına gelmiyordu çünkü. Ve burada olduğumuz zaman boyunca her gece rehber eşliğinde görülmesi en mümkün olan yerlere gitsek de sadece üşüyüp dönmüştük tıpış tıpış odamıza.

CapellaWhere stories live. Discover now