Baş Başa

3.7K 282 280
                                    

110 - Özledim Seni

Dişlerimi fırçalarken dalgın dalgın aynaya baktım. Aklımdakiler görünebilecekmiş gibi hissediyordum aslında. O kadar yoğunlardı ki... Mine'nin ziyareti dolayısıyla Elçin'le çok konuşamamıştık geçtiğimiz hafta. Arttıkça artmıştı aklımdakiler de böylece. Mine sayesinde daha çok vakit geçirmiştik ama. O yüzden baya minnettardım Mine'ye. Bir de aklımdakileri konuşabilseydim daha güzel olacaktı yine de.

Düşünürken otomatiğe aldığım elim diş etlerimi acıtmaya başlayınca durdum. Ağzımdakini tükürüp suyu açtım ama gelen sesle aniden doğrulup kaşlarımı çattım. "Bebeğim?" diye seslendim hırsıza bebeğim demediğimi umarak. Ki hırsız daha olası geliyordu şu an. Elçin'in gelmesini beklemiyordum çünkü hiç. Ses gelmeyince suyu kapatıp sessizliği dinledim. Belki de yanlış duymuştum, bir ses yoktu. "Öyledir herhalde." diye mırıldanarak suyu tekrar açtım ama bir gıcırtı daha geldi.

"Ulan!" diye mırıldandım kendi kendime. Banyoda etrafıma bakınıp hırsızsa diye vurabileceğim bir şey aradım. Elçin sağolsun inanılmaz düzenli banyomda hiçbir şey yoktu. "Bu kadar düzene gerek yok diyorum ben hep." diye söylene söylene şampuanı aldım elime. "Hırsızı kör ederek etkisiz hale getirdi diye yazarlar artık." diye kendi kendime gülerek yavaşça kapıyı araladım.

Sessizlik geziniyordu evde. Çıt bile çıkmıyordu. Tek ses çıkaran bendim sanki. "Deliriyor muyum acaba?" diye düşünerek bir adım daha attım. Yatağın başındaki küçük ışığın kendine hayrı olamayan ışığına baktım umutsuzca. Eğer alt katta biri vardıysa deminki bağırmamdan sonra rahat rahat gezmiyordu muhtemelen. Ve eğer aşağıdaki hırsızsa eli boş değildi muhtemelen. O yüzden öyle canımın istediği gibi çıkamıyordum olduğum yerden. Salondan çok net gözüküyordu üst kat sonuçta. Ama ışıktan çıkıp az da olsa ışık olan yere çıkan gözlerim karanlığa alışamazdı öyle kısa bir anda.

Elçin olsa ses verirdi bu kadar zaman. Ve evde kesinlikle yalnız değilim, hissedebiliyorum bunu. Hırsız kardeş nereden nasıl girdi onu duyamadım ama evde kesinlikle benimle birlikte biri daha var. Ve ben demin kendisine 'bebeğim' diye seslendim. Hırsızla çok ani samimiyet! Belki bu yüzden vurmaz beni.

Derin bir nefes alıp duvara dayanarak üst katın bitiş korkuluklarının oraya geldim. Yatağın yanındaki ışık burayı aydınlatmıyordu en azından gözümü karanlığa alıştırabilirdim. İstemsizce kısılan gözlerim salonu taradı hızlıca. Bir hareketlilik yoktu. Mutfak tarafını dinlemeye çalıştım. Ama orada da ses yoktu. Ya kafayı yemiştim ya da hırsız kardeş bir yerlerde saklanıyordu. Ne yapacağımı kestirmeye çalışırken yavaş yavaş genişledi gözlerimin büyüklüğü. Alışıyorlardı artık karanlığa. Kısmama gerek kalmıyordu. Daha detaylı göz gezdirdim bu sefer ve koltuğun üstünde gördüğüm bedenle nefesim kesildi.

Gerilen vücudum, donan aklım, alamadığım nefesim birleşmiş beni alaşağı etmeye çalışırlarken bebeğimin "Ne yapıyorsun sen orada Barış kaç saattir?" demesi kurtardı beni. "Elçin ya!" dedim rahatlamış ama sinirli bir şekilde, "Niye sesini çıkarmıyorsun? Korkuttun bebeğim.". Arkamdaki ışığı açıp elimdeki şampuanı yere bıraktım yavaşça. Ama Elçin kıpırdamadı yine. "Elçin?" dedim tekrar yanına inerken. Koltuğa cenin pozisyonunda kıvrılmış hiç sesini çıkarmadan durmaya devam etti. Başını hafifçe kaldırıp "Gitti." dediğinde derdini anlayıp gülümseyerek yanına, yere oturdum.

"Özlediğinde atarım seni kızıma götürürüm Ankara'ya." dediğimde hafifçe gülümsedi. "Özlediğimi fark etmiyorum galiba ben Barış." diye itiraf etti. "Özlüyorum evet." dedikten sonra sesli bir şekilde yutkunup gözlerimin içine baktı, "Ama gidemiyorum. Göremiyorum. Ne kadar özlediğimi fark etmiyorum.". Dizlerimin üstünde yükselip koltuğa dayamadığı yanağına yumuşak bir öpücük bıraktım önce. Sonra da başımı Elçin'in başının tam karşısına yatırdım.

CapellaWhere stories live. Discover now