Sofra

1.3K 119 140
                                    

The Dø - Miracles (Back in Time)

Salonun ortasında durduğumda bir saattir peşimde oradan oraya tembel tembel gezinen kedi de bir adım arkamda durdu. "Ne dersin?" dedim kediye dönmeden, "Oldu mu sence kedi bey? Beğenir mi annen?". Onunla konuştuğumu anladığı için gözlerini bana dikmiş olsa da kendisi bir kediydi. Her ne kadar Elçin'le ben zaman zaman bunu kabul etmeyip kendisine öyle davranmasak da... Haliyle dediklerimi pek anlamamıştı. Hiç değil ama, pek!

"Bence iyi gibi." diyerek aldım kucağıma. Kıçını başını koluma iyice yerleştirdikten sonra mırlamaya başladı anında. Gülerek okşamaya devam ettim karnını ben de gözlerim hala biraz önce kurduğum masada. "Köftehor seni!" dedim sonra keyifle, "Beğendin değil mi sen de masayı?". Sıcağa daha fazla dayanamamış olacak ki kucağımdan atlayıp pencerenin önüne zıpladı. Soğuk mermere yatıp karnını güneşe verdiğinde Elçin'in sesi çınladı kulağımda "Tam bir keyif pezevengi bu hayvan!". Kesinlikle yine haklıydı bebeğim. Tam olarak öyleydi çünkü kedi.

Gülerek başımı salladım iki yana. Her şey iyi güzeldi de ben bunları hazırlarken bir miktar terlemiştim tabi. Kolumu kaldırıp kokladığımda burnumu kırıştırıp geri çektim başımı. Kesinlikle banyo gerekiyordu bebeğim eve gelmeden önce. "Kedi" dedim tekrar. Başını kaldırmaya çalışmasına gülüp "Sana güvenmek istiyorum oğlum." dedim bütün ciddiyetimle, "Masayı ve etrafı bozmayacaksın değil mi ben banyodayken?". Kedi bütün tembelliğiyle geri yatınca biraz da olsa rahatladı içim.

Hava o kadar sıcaktı ki muhtemelen yerinden kalkmaya bile çalışmayacaktı zaten kedi. En azından umudum oydu. Zaten çok hareketli değildi. "Yaşlandı yaşlandı." diyordu bebeğim, "Sen bunu yavruyken görecektin. Şu haline şükrederdin.". Kedili arkadaşlarım olduğundan biliyordum o yavru hallerini. O yüzden baya mutluydum bu halinden. Ama ara ara delirmiyor değildi yine de kedi bey. Masayı kurmak için çok uğraşmıştım. Öyle çok bir şey yoktu gerçi ama yine de tabak falan düşürürse temizlikle uğraşacak halim kalmamıştı çok meze hazırlamaktan. O deliliklerinin ben banyodayken kendisine uğramamasını dileyerek baktım tekrar ama öyle tembel bir şekilde yatıyordu ki delilik bir daha asla uğramayacakmış gibi gözüküyordu.

"Anlaştık diyorum o zaman." diyerek merdivenlere adım attığımda bir kez daha baktım kediye. Oralı bile değildi. Uyumuştu çoktan. "Anlaşmışız gibi." diyerek çıktım birer ikişer merdivenleri. Elçin'in gelmesine çok yoktu. Daha giyinecektim bir de. İşim çoktu yani. O yüzden hızlıca attım kendimi banyoya ve bebeğim bol bol koklayabilsin diye kurtuldum sabahtan beri üstüme yapışan terlerden.

*

Gömleği düzeltip bir kez daha baktım aynaya. Evde olacaktık nasılsa. Abartmaya gerek yoktu ama bebeğimin de bir tık aklını alma planım vardı. Hep o benimkini alacak değildi sonuçta. Biraz da bebeğim tatsındı bu duyguyu. Sabah çıkarken hayal meyal açık yeşil bir elbise giydiğini hatırladığımdan haki keten gömlek giydim ben de. Uyum önemliydi çünkü. Bebeğim de severdi böyle minik ayrıntıları. Hiçbir zaman söylemese de dikkat ettiğinin farkındaydım.

Gömleğimin üstten açık kalmış bir düğmesini görünce güldüm istemsizce. "Rahat mısın sen biraz? O gömlek kapalı kalacak Barış!" diyen bebeğimin sesi yankılandı kafamda. Bu muydu o gece de üstümde olan gömlek diye düşündüm bir an ama o zaman kıştı ve lacivert gömleğimi giyiyordum sanırım. Dudağımı ısırarak kapattım düğmemi içimden "Gerekirse bebeğim açar zaten." diyerek. Bu arsız düşüncelerimde benim hiç suçum yoktu bu sefer. Tamamen bebeğimin patronunun suçuydu. İşe döndüğü gibi yok olmuştu çünkü hayatımdan ve ben aşırı özlüyordum kendisini. Özlüyorduk böyle bir bütün olarak. Kesinlikle benim arsızlığım değil, patronunun suçuydu yani.

CapellaWhere stories live. Discover now