İkimiz

1.1K 97 77
                                    

Lola Marsh - She's a Rainbow

Önce birbirimize sonra telefona en son da saate baktık ikimiz de. "Kim ki bu saatte?" dedi Selin tedirgin bir şekilde. Gecenin bir körüydü ve bilmediğimiz bir numara Selin'i arıyordu. Bizim salak gibi bakmamızın ne kadar sürdüğünü bilmesem de ısrarla arıyor gibiydi üstelik.

Kedime gelir gibi sirkelenip "Aç aç!" dedim heyecanla. İçimden bir ses hiç de hayırlı bir telefon olmadığını söylüyordu çünkü. "Hoparlörü de aç." diye de ekledim tam telefonu açmadan. Başını sallayıp dediğimi yaparak tedirgin bir "Alo?" dedi sonunda Selin. Karşıdan gelecek herhangi bir ses korkutuyordu aslında ikimizi de. Arayanın Barış, Eren veya Demir olmaması başlarına bir şey gelmiş olabileceğinin habercisiydi çünkü. Gizem'e bile razıydım ama o da değildi. Çünkü Selin'in telefonunda kayıtlı olduğunu biliyordum.

O karşıdan cevap gelene kadarki kısacık zamanda aklıma gelen şeylerin haddi hesabı yoktu. Neler neler döndü kafamda. Hepsinin baş karakteri tabi ki sarhoş bir Barış ve konu da ana karakterimizin başına saçma işler açmasıyla korku filmine açılan bir kapı... Ve o kapıları hızlıca kapatan bir "Alo!"... Alosundan tanısam da sesini "Selin? Benim Begüm." demesiyle rahat bir nefes verdim. Benimle birlikte Selin de verdi tabi, "Ay Begüm aklımızı çıkardın ya! Neden kaydetmemişim ki ben senin numaranı?". Begüm Selin'e cevap vermeden "Yahu bir sus yat şuraya!" deyip tekrar bize döndü, "Selin o yanındaki kızıla söyler misin gelip buradan sarhoş kocasını alsın. İkna edemiyorum adamı burada olmadığına.".

Sanki o birkaç saniyede vücudumdaki bütün kaslar gerilmişti de Begüm'ün sesini duymamla öyle bir gevşemişlerdi ki olduğum yerden düşecek gibi hissediyordum kendimi. Öyle bir gevşeklikti ki bu istemsizce kıkırdayıp "Versene telefonu." dedim kıkırdamak en son isteyeceğim şeyken şu an. Ama Begüm'ün "Ay Allah aşkına konuş şu adamla Elço!" diye isyan etmesine biraz daha güldüm. Birkaç saniye önce Barış'ı arayıp özür dilemeyi ya da en azından ilk adımı atmayı düşündüğüm doğruydu. Ve şu an arayamamış olmaktan çok memnun olduğum da doğruydu. Zaten arasam da anlamayacak kafadaydı muhtemelen Barış ama daha önemlisi bir damlada boğulan biz iki salağı ancak bu kadar sarhoş bir Barış ayıltabilirdi. Olabilecek en iyi şey olmuştu yani benim açımdan.

Telefonun ucundan Begüm'ün sinirli nefesleri gidip yerini garip iniltilere bırakınca anladım Barış'ın telefonu aldığını. "Barış?" dedim çok da yumuşamamaya çalışarak. Arayacaktım belki ama madem ben aramadan o beni aramak için Begüm'e gitmişti kuyruğu dik tutmak lazımdı sonuçta. Yine ilk adımı atamamıştım yani ben ama sanırım bizim ilişkimizin böyle olduğunu kabullenmek gerekiyordu. Ya da tam bu konuyu konuşmamız gerekiyordu ki bir daha böyle saçma sapan kavgalardan boşanma aşamasına gelmeyelimdi.

Telefonun diğer ucundan şaşırmış ve oldukça sarhoş bir "Elçin?" cevabı aldığımda çıktım aklımdan. Sarhoştu, hem de çok sarhoştu ama hala 'Elçin' diyordu bana. Ya bebeğim diyecek kadar yumuşamamıştı ya da bebeğimi kaldıramayacağımı düşündüğünden korkuyordu demeye. Selin'in sessizce yanımdan kalkıp odaya doğru yürümesiyle minnettar bir şekilde gülümseyip telefonu kulağıma götürdüm. Özlediğimi çok belli etmemeye çalışarak tekrar "Barış" dedim bu sefer biraz daha yumuşak bir sesle, "Geliyorum oraya seni almaya. Ben gelene kadar Begüm'ü rahatsız etmeden durabilir misin?".

*

Begüm'e gidene kadar takside kıpırdanıp durdum. Evet telefon edip konuşacaktım ama şu an tam olarak ne yapacağımı ya da ne diyeceğimi hiç bilmiyordum. Daha da önemlisi muhtemelen ne yaparsam ya da ne dersem diyeyim Barış'ın bunu anlaması çok da olası değildi. Belirsizlikti önüm yani ama en azından görecektim Barış'ı. Tabi ki özlemiştim çünkü. İşteyken özlüyordum ben bu adamı, kimi kandırıyordum ki! Bir de sarhoştu şimdi. Tam bir koca bebek olmuştu muhtemelen.

CapellaWhere stories live. Discover now