İlkler

5.2K 338 755
                                    

Jehan Barbur - Rüya

*

-Heh tam oraya az daha bastırsana Barış.

-Emin misin?

-Eminim eminim. Sert olabilirsin, hiç sıkıntı yok. Hatta sert ol.

-Canının yanmasını istemiyorum.

-Yanmaz canım. Sen deva- Ah! İşte tam orası.

"Ah Elçin ah." diyerek bastırmaya devam etti, "Bu nasıl kulunç ya? Nasıl bu kadar sertleşebiliyor sırtın?". "Labdayım bütün gün." diye kendimi savunmaya çalışırken elinin altında kıtırdamasını hissettiğim sertlikle yana doğru kıvrıldı vücudum. Ellerini bir anda çekip "Acıyor işte." dedi sanki suçluymuşum gibi, "Ya acımıyor. Açıyor gibiydin Barış. Ne olur kurtar beni ondan!".

-Buldun benim gibi çocuğu, çalıştır tabi!

Kıkırdayıp başımı kaldırdım. Boynum ağrıyor dediğim için on dakikadır masaj yapıyordu bana güzel güzel. Elleri de nasıl iyi geliyordu ama eğilmekten yorulan boynuma. Bir öpücük atıp tekrar eski pozisyonuma döndüm. Hafifçe güldüğünü ve "Deli" diye mırıldandığını duysam da tepki vermeden ellerinin keyfini çıkardım. Boynuma sıcak dudaklarını bastırdı bir süre sonra, "Yeter bu kadar sana. Biraz da bana.". Kollarının izin verdiği kadar doğrulup kollarımı sardım boynuna, "Ben iyi masaj yapamam yalnız. Ellerim yeteri kadar güçlü değilmiş.".

-Masaj diyen oldu mu?

Muzip muzip gülüyordu yine, "Çok fenasın sen ama ya! Ofisteyiz.". Eğilip yine boynumdan öptü. Nefesi, dudakları ateş gibi sıcak olduğu için mi ısınmıştım acaba bu kadar? "Ciddiyim." dedim elimden geldiğince ciddi olmaya çalışarak. Umursamadan öpmeye devam etti. Yutkunup "Barış" dedim, "Dur ne olur!". "Kilitledim kapıyı ben." deyip öpmeye devam etti. Gözlerim daha fazla dayanamayıp kapanırken kollarına tutundum sıkı sıkı. Çok güzel seviyordu dudaklarıyla tenimi. Bazen bu kadar iyi olması geçmişi hatırlatıp sinirlendirse de "Seni seviyor Elçin." diye hatırlatıyordum kendime. Elleri de her zamanki gibi görevlerini başarıyla yerine getiriyordu tabi bu arada. Belimden yavaş yavaş tüm bedenimi uyuşturacak hareketlerle ilerliyorlardı. Kendimi anın büyüsüne tamamen bırakmış savrulurken gözlerim aklıma gelenle bir anda açıldı, "Duru!".

Derince bir nefes verdi yüzüme doğru. Öyle suratsızdı ki şu an... Yüzünün her santiminden memnuniyetsizlik akıyordu. Gözlerini bezgin bir şekilde bana kaldırdı, "Keşke seni severken yeğenimin adını bağırmasan.". Küçük bir kahkaha atıp alnımı omzuna dayadım. "Bir de gülüyor." diye söylenmeye devam ederken başımı kaldırıp gözlerine baktım, "Şu anda senin evde olup sonra da Duru'yu alıp bana gelmen gerekiyor farkındasın değil mi?".

Kolunu sonunda kazağımın içinden çıkarma zahmetinde bulunup saatine baktı, "Ne ara saat 5 olmuş ya?". Ceketine uzanıp eline tutuştururken "Olmuş valla, hadi eve." dedim. Kapının kilidini tam çevirmiştim ki Gizem'le burun buruna geldim, "Heh çekirgem!". İçeriye doğru bir adım atmaya çalışsa da arkasına saklandığım kapıyı açmamaya kararlı bir şekilde kapının kolunu sıkı sıkı tuttum. Kaşlarını çatıp bir elime bir yüzüme baktı gülerek, "Hayırdır birini mi saklıyorsun?". Gergin gergin güldüm. "Yok canım!" desem de çok saçma bir durumda olduğumuzun farkındaydım şu an. Sırtımda yavaş yavaş gezinen parmaklar da hiç yardımcı olmuyordu. Sanki Gizem garip bir şey yapıyormuş gibi yüzüne bakmaya devam ederken gözlerini kıstı, "Bir derdin mi var senin Elçin?". Elimi arkaya atıp Barış'ın neresi gelirse sıkıştırdım parmaklarımın arasına. Hafif bir inleme kaçtı dudaklarından ama aynı anda kapıyı arkamdan kapayıp odadan dışarı attım kendimi. Gizem'in kolundan tutup çekiştirmeye başladığımda gözü hala odadaydı.

CapellaWhere stories live. Discover now