Mecburiyet

4.9K 301 682
                                    

Sertab Erener - Mecbursun

Selamlar ben geldim yine. Bir küçük özürle başlıyorum bölüme. Haftaya 3 günde 6 sınavım olduğundan yeni bölüm gelmeyecek maalesef. Ama bu bölümü 3700 küsur kelime yazdım (Normal bölümler 2500 civarı oluyor), affedilirim bence:) 

Hepinizi öper iyi okumalar dilerim:)

Anahtarı karanlıkta el alışkanlığıyla deliğine sokup kapıyı açarken "E bugün peki?" diye sordu. Kapının yanındaki askıya anahtarlarımı asıp ışıkları yaktığım gibi bacaklarıma sürtünen kedimi aldım kucağıma, "Ne olmuş bugüne?". Mırıl mırıl kucağımda keyiften dört köşe olan kedimi sevmeye devam ederken başımı kaldırıp Barış'a baktım. Cevap bekleyen bir ifade vardı yüzünde. Gözleri büyümüş bana bakıyordu "E hadi!" der gibi. Kedimin kendini koltuğa atmasıyla montumu çıkarmaya başladım, "Anlamadım sevgilim gerçekten. Ne olmuş bugün?". Uzanıp montumu aldı elimden. Kedimi tekrar kucağıma çekip okşamaya başladım ben de. "Bilmiyorum ki ne olmuş." dedi tekrar salona dönünce, "Niye tersledin beni? Neydi derdin?".

Söylemeli miyim şimdi? Hamileymişim ama değilmişim Barış, ondan hep öyle terslik yaptım desem saçma. Can sıkmaya değecek bir şey değil desem söz verdin deyip parmağını sallayacak bana. Zaten söylemesem durup dururken kızdım sana diyecek halim yok. İnanmaz da. Söyleyeyim gitsin en iyisi.

Kediyi yere bırakıp "Labda bir karışıklık olmuş." dedim. Sanırım en doğru başlangıç buydu. "Ne karışıklığı?" diye sorup yanıma oturdu. "Kan örneklerinde." diye cevap verdiğimde yüzüne yerleşen korkudan ne çıkarmam gerektiğini bilemeden baktım yüzüne, "Kötü bir şey yok değil mi bebeğim?". Kaşlarım aklıma gelenlerle çatılırken "Ne gibi kötü?" dedim sinirle. Sinirime anlam veremeyen bir ifadeyle "Hastalık falan yani. İyisin değil mi?" diye sorduğunda ani yükselişimin saçmalığına güldüm içimden. "Hee yok yok. İyiyim gayet." diyerek sakinleştirdim birkaç saniye içinde evhamlı bir anneye dönüşen sevgilimi.

Rahatlamış bir şekilde yaslandı arkasına. Aramıza yerleşen kediyi yavaş yavaş severken "Hamileymişim." dedim bir anda. Ama lafın beynimde yoğuruluşuyla kulağa varışı arasındaki o minik sürede nasıl böyle bir şeye dönüştüğünü anlayamadım. Ağzımı açıp yanlışımı düzeltecektim ki Barış'ın suratında alabileceği en kötü haberi almış bir ifadeyle "Neymişsin neymişsin?" demesiyle susturuldum. "Öyle değil bir dur." desem de Barış ayağa kalkmış gezinmeye başlamıştı bile odanın içinde, "E yani gerekli her şeyi de yapıyoruz. Nasıl şe- Anlamadım ki ben. Elçin şimdi mi söylenir bu? Böyle mi söylenir ayrıca? Randev-". "Ay Barış bir sus ya!" diye bağırmamla bana döndü gözleri, "Hamile falan değilmişim. Gizem'le karışmış testler. Ama sen aradığında hamileyim diye biliyordum. Sinirlerim tam da senin şu an bozulduğu gibi bozulmuştu. Yok bebek falan. Rahat olabilirsin.".

Öyle bir derin nefes verdi ki sinirlerim bozuldu. Hışımla ayağa kalkıp mutfağa giderken "Bu konuda nerede olduğunu görmek de iyi oldu!" diye bağırdım. "Elçin" diye seslense de durmayıp girdim mutfağa. Mutfağa niye geldiğimi bile bilmiyordum aslında. Sinirlenmiştim sadece sebepsizce. Bir bardak suyun iyi geleceğini düşünüp dolabı açtım. Tezgaha gereğinden fazla sert vurulan bardak küçük bir çıt sesiyle çatladığında sessiz bir küfür kaçtı dudaklarımdan. Daha da sinirlenmiş bir şekilde dikkatlice aldım bardağı elime. Tamamen parçalanmamasına dikkat ederek çöpe doğru giderken Barış'ın ayak sesleri doldu kulağıma. Umursamadım. Başımı kaldırmadan çöpe attığım bardağın arkasından baktım bir süre çok önemliymiş gibi. "Ne bu şimdi Elçin?" dedi daha fazla sessizlikle boğulmadan, "Hayır neye kızıyorsun söyler misin bana?".

CapellaWhere stories live. Discover now