Sır

3.6K 259 325
                                    

Nazan Öncel - Erkekler De Yanar

Merak... Merak yerine göre güzel bir duygudur aslında. Mesela benim için. Bir bilim insanı olarak merak benim için bir gereklilik, olmazsa olmazım. Gördüklerimin nedenlerini merak etmem lazım mesela. Neden-sonuç ilişkisini kurabilmem gerekir çünkü. Genel olarak merak etmem gerekir ki kendimi bir adım ileriye atabileyim. Elimdekilerle yetinmeyip hep 'ya şöyle yaparsak', 'ya bunu değiştirirsek' diyerek merakımı gidermek adına yeni şeyler bulabilmeliyim. Ya da yeni şeyler bulabilmek adına merak etmeliyim. Ama gerçek yaşamdaki durum maalesef bilimdeki meraklılıkla oldukça farklıdır.

Annemin güvendiğim tek lafı varsa o da 'Fazla merak iyi değildir, döner seni bulur.'dur. Bu yüzden çocukluğumdan beri merakımı hep özel hayatıma değil de işime yönlendirmişimdir. Ama hayatıma Barış girdi gireli değişti her şey. Değiştim ben. Her yönde. Öyle inanılmaz değişiklikler değil tabi bunlar. Bu yaşıma geldikten sonra tamamen değişmem kişilik sorunu olur zaten. Biraz kıvrılırsın sadece karşındaki için. Bir de dibe ittiğin ya da ittiğini sandığın özelliklerin çıkabilir çok sevince. Aynı şu an bana olduğu gibi. Aynı normalde iş harici hiçbir şeyi merak etmeyen benin Barış'ın gözlerine bakmam gibi.

Elimden yatağa doğru çekiştirirken içimde hiç hoşlanmadığım bir duygu vardı. Adımlarım gitmek istemiyordu. Kulaklarım duymak istemiyordu. Her neyse hoş bir şey değildi. Barış'ın gözleri muzur muzur parlamıyordu çünkü. Boğazım kurudu hızla. Yutkunamadım bile. Kalbim gereğinden fazla hızlandı. Hızından yeterli oksijen gitmedi ki sanki. Nefesim kesildi, bayılacak gibi hissettim kendimi.

Bir anda durup elinden çektiğimde dönüp baktı, "Ne oldu?". "Vazgeçtim ben." dedim huzursuzca, "Bilmek istemiyorum. Hadi kahvaltı edelim.". Güldü. Tatlı tatlı güldü. Güldüğüne göre kötü bir şey yoktu. Ama korkuyordum yine de. Neden korktuğumu da bilmiyordum aslında. Ne çıkabilirdi zaten? Ama işte saçma bir şekilde bilmek istemiyordum artık. "Saçmalama Elçin. Gel işte konuşalım." diyerek oturttu yatağa, "Zaten konuşacaktık. Erkene çekmiş olduk sadece.". "Öyle mi?" dedim şaşkın şaşkın, "Konuşacak mıydık?". Neydi ki konu? Şimdi de merak etmiştim.

Ucuna oturduğum yatağın ortasına doğru kaydırdım popomu. Madem anlatmak istiyordu anlatsındı o zaman. Neyi erkene aldığımızı merak etmiştim zaten ben de. Yutkunup elimi yatağa vurup "Gel o zaman. Anlat." dedim. Dediğimi yapıp oturdu ama gülümsüyordu yine. Göz kırpıp başımı sallayınca sesli güldü. "Öyle ürkek bakıyorsun ki Elçin" deyip sırıtmaya devam etti, "Sanki sana gizli bir evliliğim olduğunu falan anlatacakmışım gibi bakışların.".

Evlilik falan... Germe beni Barış!

"Gevşemeyeceğim diyorsun?" diyerek güldü, "Bebeğim o kadar önemli bir şey değil. Çok önceden aldığım bir karardı. Çok önceden de biletimi almıştım malum pahalı oluyor.". Başım hızla sağa doğru yatarken "Ne bileti? Ne kararı? Neresi pahalı? Ne diyorsun Barış?" diye sıraladım sorularımı. Kocaman bir kahkaha attı. Elini hafifçe kaldırıp "Pardon" dedi gülmesinin arasında, "Ben kafamda toparlamadan girince konuya tabi...".

Sen böyle tatlı tatlı gülüyorsun da ben iyice gerildim Barış. Neyin bileti bu?

Ellerimi heyecanla havada sallayıp "Barış baştan başlayıp düzgün anlatır mısın artık?" dediğimde başını salladı. "Ben buraya gelmeden önce Amerika'daydım, biliyorsun." diye başladı. Aklıma tüm bunları anlattığı akşam geldi. Ne tatlıydı her şey. Aynı zamanda da nasıl acı veriyordu o geceyi düşünmek. Geceyi değil de gün ayamadan olanları düşünmek daha çok. Bulutların üstündeyken yere çakılmak... Kendimi filmlerden etkilenip kendisinin de süper kahraman olduklarını düşünen ama bir şeyi beceremeyen çocuklar gibi hissetmiştim o sabah. Tam ayaklarım yere basmazken, bassa mı basmasa mı diye kendi kendime oyun oynarken bileğimden tutulup yere çalınmıştım.

CapellaWhere stories live. Discover now