Dans

5.2K 329 543
                                    

Michelle Gurevich - Dance While You Can

*

Gözlerimi karanlığa açtığımda önce bir an nerede olduğumu algılayamadım. Elim ısrarla yanımdaki boşluğu yoklarken sonunda huysuz bir nefes verdim. Yatağın içine ne zaman girmiştim ki ben? Ya da üstümü ne zaman değiştirmiştim? En önemlisi Barış neredeydi?

Ev hala karanlıktı. Kedi ayakucumdaki yerine kıvrılmış uyuyordu. Her şey o kadar olağandı ki bir an Barış'la Duru'nun burada olduğunu rüyamda mı gördüm diye düşünmekten alamadım kendimi. Yavaşça yataktan çıkıp sessiz adımlarla evin içinde dolaşmaya başladım. Mutfak, salon, balkon; her yer bomboştu. Ama en azından kapının girişinde Barış'la Duru'nun montları duruyordu. Delirmemiştim yani.

Büyük bir dikkatle sessiz adımlar atarak Duru'nun odasına girdim ve girdiğim an yüzümde oluşan şapşal sırıtmayla iç çektim. Barış bacakları yataktan sarkar bir şekilde yatak başlığına yaslanmış uyuyordu. Duru da Barış'ın karnına başını koymuş, bacaklarına sıkı sıkı sarılmış bir şekilde uyuyordu. Barış'ın elinin Duru'nun dağılan saçlarında olmasından anladığım kadarıyla saçlarını severken uyuyakalmışlardı. Halleri her ne kadar sevimli dursa da sabaha ikisi de tutulmuş bir şekilde uyanacaklardı kesinlikle.

Sessiz adımlarla yatağın yanına gidip gece lambasından yansıyan ışıkla yüzünü inceledim Barış'ın. Uyurken daha da güzelleşiyordu sanki yüzü. Bebek gibi oluyordu. Öyle savunmasız, masum, güzel. Uykuma düşkün olduğum için genelde Barış'tan erken uyuyup Barış'tan geç uyanıyordum. O yüzden pek fırsatım olmuyordu izlemeye yüzünü. Zaten ne kadar vaktimiz olmuştu ki beraber?

Uyku kızarıklığı olan yanağına hafif bir öpücük bıraktım. Burnunu kırıştırıp dudaklarını oynattı hafifçe. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Dağılmış saçlarının arasına daldırdım parmaklarımı. Yavaş yavaş okşadım, "Barış.". Ağzının içinde yuvarlanıp sonsuzluğa düştü kelimeler. Dudaklarını belli belirsiz oynatıp tekrar uykuya dalmasına izin vermemek için tekrar adını seslendim, "Barış, hadi kalk tutulacaksın böyle.". Tek gözünü araladı sonunda. Şaşkın şaşkın "Elçin?" dediğinde "Başkasını mı bekliyordun? Hadi kalk, tutulacaksın öyle." dedim gülerek. Uykulu yüzüne yayılan sırıtma istemsizce benim de yüzümü güldürdü. Başımı sorar gibi iki yana salladım.

-Sen beni mi düşünüyorsun?

-Şapşal!

Hafifçe doğrulup Duru'nun başını kaldırdı karnından. Bedenini yana çekip Duru'yu yastığa bıraktı büyük bir dikkatle. Yataktan kalkıp kolunu omzuma atmadan hemen önce sıkı sıkı örttü üstünü. "Dalga geçmiştim ama on çocuk babası gibisin Barış." diye fısıldadığımda güldü. Işığı kapatıp odadan çıktığımızda "Sen niye buradasın?" diye fısıldadım.

-Kabus gördü yine Duru. Onu rahatlatayım derken ben de sızmışım orada.

-Ay hiç duymamışım bağı- Nereye?

Sıkı sıkı tuttuğum parmaklarına baktı gülümseyerek, "Salona. Duru uyanınca böyle görsün istemiyorum demedin mi?".

Çok mu alıngan acaba benim sevgilim? Yoksa hafızası çok iyi? Ne desem kaydediyor sonra da çat diye yüzüme vuruyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum sonra ben...

"Dedim." dedim yutkunarak, "Bu seni yanımda istemiyorum anlamına gelmiyor. Çözüm bulalım diye dedim.". Bir şey demeden dudaklarını büzdü muzip muzip. Elinden hafifçe çekmemle büyüdü gülümsemesi. "Var galiba bir çözümün?" dedi adımlarımı takip ederek. "Var." dedim odanın kapısını ayağımla ittirip, "Ama hoşuna gider mi bilmiyorum.". Kaşları hemen çatıldı, "O neden?". Üstümdeki hırkayı çıkarıp yatağım ucuna asarken "Çünkü erken kalkmamız gerek. Duru uyanmadan kalkıp kahvaltısını hazırlarsak..." dedim gülerek. Dediğimi duymamış gibi üstündekileri çıkarıp yere koydu. Yatağa girip parmaklarıyla beni çağırdı yüzünde muzur bir gülüşle. Başımı gülerek iki yana sallayıp "Tam bir şapşalsın Barış!" dedim. "Biliyorum huysuz, biliyorum.". Saçlarıma bir öpücük bıraktı, "Saatini kur da sabah ben kalkar hazırlarım kahvaltıyı size.".

CapellaWhere stories live. Discover now