Ateş

1.6K 108 70
                                    

The Chemical Brothers - Asleep From Day

Selamlaaaar!

Biz geldik. Biraz zor oldu ama geldik. Morallerin bozuk olduğu şu günlerde biraz olsun belki moral oluruz diye geldik. Ama kendi moral bozukluğumla ortaya ne çıktı inanın bilmiyorum:)

Biraz coronadan bahsedelim. Belçika'dan bildiriyorum, burada durumlar fena.  Çok hızlı artıyor hasta sayısı ve herkes evlere kapanmış durumda. Dükkanlar kapalı, çalışanlar evden çalışıyor, bir şekilde her şey online halledilmeye çalışılıyor. Çünkü maalesef bu önlemleri almakta çok geç kaldı herkes. 

Sizlerden ricam ne olur evinizde kalın ve zorunlu olmadığınız sürece çıkmayın evlerinizden. Belki risk altındaki yaş aralığında olmayabilirsiniz ama yüzeylerde orada burada her yerde yaşayabilen bir virüsle uğraşıyoruz, istemeden de olsa birçok insana bulaştırabileceğinizi fark edin lütfen. Ve o insanların riskli yaş grubunda olabileceğini, belki de düşünebileceğimiz en kötü senaryoyla vefat edebileceğini... 

Evde durmak sıkıcı olabilir anlıyorum. Bir haftadır bir adım atmadım dışarı. Ama inanın kendimi iyi hissediyorum. Derdim kendimi korumuş olmak değil ama farkında olmadan bulaştırmadığımı biliyorum insanlara. Maalesef virüse karşı hiçbir şey yapamıyorum kendi kendime ama en azından kimseye bulaştırmıyorum, evde duruyorum. 

Sizler de lütfen zorunlu olmadığınız sürece çıkmayın olur mu dışarlara? Çıkarsanız da bol bol el yıkamaca, kolonya, çok bir yere dokunamama... Herkes kendine ve çevresine çok iyi baksın canlar. En kısa zamanda bu garip zamanları da atlatmayı dileyerek hepinizi sosyal mesafemi koruyarak öpüyorum:) 

İyi okumalar:)

Özlüyordum. Evet delilikti bu ama özlüyordum bana dokunmasını. Delilikti çünkü bulabildiği her müsait anda dokunuyordu aslında Barış da bana. Çok garipti bu durum. İkimizde de vardı üstelik. Hastalık gibi... Ama en güzelinden tabi ki! Ellerimiz çekiliyordu birbirimizin tenine. Gerçek bir ihtiyaçtı benim için Barış'a dokunmak ve Barış'ın bana dokunması. Abartmıyordum, gerçekten buna ihtiyaç duyuyordum. Öyle ki bazen "Burada dokunmazsan daha iyi olur Elçincim" diyordum içimden ama elim asla dinlemiyordu beni. En basitinden elinin içine bırakıveriyordu kendini ve o temasla mutlu oluyordu bütün bedenim.

Sadece mutlu da olmuyordu üstelik. Çok çok garip bir histi o anların bana yaşattığı. Gerçekten hiçbir zaman yaşamamıştım. Hiçbir dokunuş bu kadar gerekli ve aynı zamanda bu kadar özel ve güzel hissettirmemişti. Ten uyumu diyorlardı sanırım buna. Ama ben bizimkinin bu kadar basit bir açıklaması olduğunu düşünmüyordum. Tenim uyumluydu evet Barış'ın tenine. Tenim onun tenini hissetmeden duramıyordu evet. Ama basit bir ten uyumu değildi bu. Ten uyumu da basit değildi biliyordum ama isterseniz abartıyor deyin yine de bizimkinin bu olduğuna inanmıyordum.

Barış'ın teni benim tenimdi. "Yıllardır eksik olan parçammış, tamamlandım." falan gibi bir klişeye girmeyecektim tabi ki şu noktada her ne kadar Barış'la gerçekten hiç olmadığım tam hissetsem de kendimi. O da farklı bir şeydi. Barış'ın ve dokunuşlarının bende yarattığı etkiyi açıklamak için yeterli kelime yoktu sanırım. Dünyevi bir şey değildi çünkü o his. Öyle her gün hissettiklerimizden değildi ben her gün hissetsem de. Diyordum ya, ihtiyaçtı o dokunuşlar, benim tenimdi ama ihtiyacım vardı ona dokunmaya. Ve aslında daha çok Barış'ın bana dokunmasına...

Henüz ben inat ederken ve kafamda hala bazı düşüncelerle savaşırken aklımdaki en büyük sorunlardan biri Barış'ın hep nereye nasıl dokunacağını biliyor oluşuydu. Bundan çok kıllık da yapmıştım aslında. Çünkü o his bana çok yeniydi. Çünkü o his o kadar fazlaydı ki gerçek olabileceğine inanmıyordum. Ama gerçekti. Ve sadece ikimizin arasındaydı. Öğrendim zamanla. Öğrendim ki Barış da bilmiyordu aslında nereye nasıl dokunacağını. Kazanılmış refleks değildi bizim birbirimize dokunuşumuz, özgül refleksti. Yıllardır açığa çıkmayı bekleyen ve yılların özlemini sanki her saniyede daha fazla hissettirerek insanı deli edebilecek kadar güzel bir refleks.

CapellaWhere stories live. Discover now