Telefon

1.1K 121 242
                                    

Leonard Cohen - Is This What You Wanted

"Barış!"

Çınladı birkaç kez ses kafamın içinde. Aniden doluşan bir sürü fikir arasında çarpa çarpa yükseldi beynimin içinde. Tanıyordum karşımdakini. Biliyordum bu yüzü. Ve kesinlikle biliyordum bu "Barış" deyişi. Ama dedim ya beynime doluşan fikirler diye, sanki onların arasında kayboldu adı. Sanki onların arasında yerleştiremedim hiçbir yere karşımda gördüğüm yüzü. Ve bu maalesef göğsüme oturan fili biraz daha büyüttü. Çünkü öyle açıktı ki durum. Öyle de kabullenmek istemiyordum ki... Ne güzel gidiyordu bebeğimle her şey. Uzun süredir birkaç minik tartışma haricinde bir olayımız bile olmamıştı. Ama görünen oydu ki kavga orucumuzu büyük bir kavgayla bozacaktık.

Derin bir nefes alıp "Evet?" dedim tedirgin bir şekilde. Tanımıyormuş gibi davranmak büyük ayılık olacaktı ama adını asla hatırlamıyordum gerçekten. Ve durum "Merhaba! Ben sevgili eşinin bayıldığı (!) geçmişindenim!" diye bağırıyordu avaz avaz. O bağırdıkça da boğazımdaki kuruluk ve sevgili filimin ağırlığı artıyordu.

"Duygu" dedi gülerek sonunda adını hatırlamadığımı anlayan arkadaş. Parmağımı uzatıp zorlama bir gülüşle "Duygu!" dedim sahte bir heyecanla, "Nasılsın?". O kadar da umurumda değildi ki aslında nasıl olduğu. Aklımda sadece Elçin'in ne zamandır tuvalette olduğu vardı. Ve çıkıp beni burada bir kadınla konuşurken gördüğünde vereceği tepki...

Yalan yoktu, ayrılığımızdan sonra acayip değişmişti Elçin. Ayrılık öncesi yaşadığımız kıskançlıkları yaşamamıştık sonrasında bir kez bile. Gerçi çok da öyle bir olayla karşılaşmamıştık ama yine de farklıydı bebeğim, biliyordum. Konuşuyordu artık. İçinde atmıyordu. Daha doğrusu içinde 'kurmuyordu'. Önce bana soruyordu. Farkındaydım, bazen çok zorlanıyordu bunu yapmakta ama yapmaya çalışıyordu. Aynı benim içime atıp şakaya vurmadan Elçin'e derdim varsa ya da kırıldıysam anlatmaya çalışmam gibi...

Ama bu sefer durum biraz ciddiydi sanırım. Çünkü bugüne kadar, gerçekten muhteşem bir şanstı bu ama, hiç Elçin'in o çok sevdiği (!) geçmişimden biriyle karşılaşmamıştık. Hep Elçin'in aslında kıskanmaması gereken alakasız kişiler olmuştu kavga sebeplerimiz. Duygu da Elçin'in kıskanması gereken biri değildi kesinlikle. Adını bile hatırlamıyordum ki kendisi demese. Ama bunun Elçin'de bir şeyi değiştireceğini düşünmediğim gibi değiştirse de ters yönde bir değiştirme olacağını düşünüyordum. İlk defa, gerçekten ilk defa, o aşırı takıntılı olduğu geçmişimden biri vardı karşımda. Ve bu oldukça yeterliydi onun için.

"İyi!" dedi Duygu aklımdakilerden habersiz, "Sen nasılsın? İlk defa görüyorum seni burada. Bir şeyler duymuştum hakkında ama burada olduğuna göre yalandı herhalde.".

Hakkımda bir şeyler duymak demek araştırma demek. Duygu ne yapıyorsun Duygu? Çok tehlikeli sular bunlar!

"Burada çıkıyorum aslında." diye cevapladım diğer dediklerini duymamış gibi, "Ama bir süredir yoktum. E-". Aslında eşim ayağını kırdı diyerek kızı tam başımdan atmak üzereydim ama şansım da bir yere kadar tutabildi tabi kendini. Ben daha bunu yapamadan Elçin çıktı tuvaletten söylene söylene, "Of Barış hiç kolay olmadı bu. Eve mi gitsek artık?".

Show time!

Benden ses çıkmayınca yavaşça kaldırdı başını. Ve anında yüzündeki gülümseme yok oldu. Gözleri benimle Duygu arasında gidip gelirken Duygu elini uzatıp "Duygu." dedi. İçimden kendisini çok detaylı tanıtmamasını diledim ama bugün şans kesinlikle benim yanımda değildi. "Barış'ın" dedi yüzünde Elçin'in deli olacağını bildiğim muzip bir gülüşle, "Eski bir arkadaşı diyelim.".

CapellaWhere stories live. Discover now