Ayıp

1.2K 108 134
                                    

Mor ve Ötesi - Ayıp Olmaz Mı?

Hayat durur bazen. Hayat durur, sesler durur, insanlar yok olur, etraftaki her şey yok olur. Bir sen kalırsın sanki koca dünyada. Bir de duruma göre karşındaki kişi ya da eşya... Sana ne hissettirdiğine bağlı olarak değişir bu durum da. Bazen tamamen yalnız hissedersin, bazen o yalnızlıktır güzel olan, bazen de kalbindeki kalabalığı karşındakiyle ya da karşındaki şeyle paylaşırsın. Tamamen durumuna bağlıdır.

İlk durum herkesin pek çok sevdiği mutluluktan delirme halidir. O delirip coşma anına kadar kısa, bazıları için uzun, ama genelde herkese çok uzun gelen bir zaman dilimi vardır genelde. O kadar mutlusundur ki ne içinden geçeni söyleyebilirsin ne tepki verebilirsin ne de kıpırdayabilirsin. Senin o mutlu 'duruşunla' da her şey yok olur bir anda etrafta. Fazla mutluluktan yok olur. Fazla mutluluktan kimseyi fark edemeyecek duruma gelirsin çünkü. Yok etmiştir seni mutlu eden kimse ya da neyse onun haricindeki her şeyi. Bu güzel bir yok oluştur herkes için.

Bir ikinci durum çok çok kötü bir haber almaktan kaynaklanır. Mutluluğun tam tersi tepkimeler olur bu sefer. Ne diyeceğini bilmediğinden değil de genelde diyeceğin şeyin acısından konuşamazsın. Ya da diyeceğin şeyi karşıdakine etkisinden korktuğundan ağzın bir türlü açılmaz. Kulakların çın çın çınlar. Tek ses o olur dünya üzerindeki. Tek insan da seninle karşındaki. Tabi eğer insansa... Bir nesne ise sadece sen kalırsın koca dünyada. Tek başına... Ve konuşamazsın o sessizlikte. Sessizliği bozunca her şey daha kötü olacakmış gibi gelir çünkü.

Bir de şaşkınlıktan durur bazen hayat. Bunun tam olarak iyi mi kötü mü olduğuna sanırım o 'anın' üstünden zaman geçince karar verirsin genelde. Çünkü o anda imkansızdır. Her şeyle birlikte beynin de durmuştur genelde zira. Ve düşünemedikçe de ne hissettiğine karar vermek çok kolay değildir. Genel bir boşluk hissedersin sadece. Elin kolun kıpırdamaz, dilin ağzının içinde büyür. Bilmediğin duygunun tepkisini de veremezsin haliyle. Bu sessizlik böyle uzar gider. Ta ki karşında biri varsa sıkılıp tepkinin öğrenmek için konuşana kadar...

Sanırım şu anki durumum tam olarak üçüncü şıkkımızdı, ŞOKTAYDIM! Zira ne hissettiğimi asla bilmiyordum. Bugüne kadar Elçin'le ciddi ciddi oturup hiç konuşmamıştık bu konuyu. Konuşmamıza gerek olduğunu düşünmemiştik de muhtemelen. Çünkü çok mu çok erkendi bizim için. Bizim için diye özellikle belirtmem gerekiyordu belki. Çünkü bunu normal karşılayan hatta sırf bu yüzden evlenen insanlar da yok değildi. Ama biz onlardan değildik kesinlikle. Henüz bir yıllık evli değilken, geç yapıyor olsak da balayımızdayken böyle bir haber almayı beklemiyorduk eminim ikimiz de.

Erken olmasının dışında daha büyük sorunlarımız da vardı tabi ki. Daha ilişkinin en başlarında Elçin'in 'karışıklıktan' hamileliği aslında ikimizin de bebek konusunda nerede durduğunu çok net gösteren bir olaydı. Tabi bir miktar fark vardı artık. O zaman daha doğru düzgün birbirimizi tanımıyoruz gibi hissediyorduk. Öyle bir ilişkiye bir de çocuk katmak kesinlikle yanlıştı. Zira çocuk keyif aracı değildi. Ay iki seveyim, oynayayım diye yapılacak bir şey değildi. Çocuk bireydi. Hem de senin gerçekten tek hücreden kocaman olana kadar yetiştirdiğin, hatta anne babalarımızdan gördüğümüz üzere muhtemelen ömrüm boyunca 'yetiştirmekten' geri kalmayacağın bir bireydi.

Kendinden daha önemliydi çocuk. Misal kendin çocukken pek farkında değildin olan bitenin. Bir şekilde bir yol çiziyordun kendine evet. Ama bunun asla farkında olmuyordun. Olan çocuklar da vardı belki ama ben o 'aşırı bilinçli' çocuklardan değildim en azından. Ama çocuğun olunca... Daha bir saatlikken bile ne yaptığı ya da senin ona ne yaptığın etkileyebiliyordu hayatını. Ve bu büyümekten çok daha büyük bir sorumluluktu.

Yaşlandıkça artan sorunluluklar klişesi vardır ya hani, işte büyümektense büyütmekti aslında en büyük sorumluluk. Yaşlandıkça artan sorumluluklar hiçbir şeydi çocuğun yanında. Ve çocuk demek bütün yaşamını bir şekilde değiştirmek demekti. En değiştirmeyeni bile değiştirmek zorundaydı çünkü. Çocuğun etrafında dönmeye başlıyordu bir şekilde hayat. Uyku saatleri, dışarı çıkmalar, eğlenmeler, yediğin, içtiğin, konuştuğun, ilgi alanların... Büyüktü çocuk, çok büyük bir sorumluluktu.

CapellaWhere stories live. Discover now