Sürpriz

2.3K 181 281
                                    

Daft Punk & Pharrell - Get Lucky

Bekliyordum. Uzun süredir bekliyordum. Ki ben beklemeyi sevmeyen bir adamdım. Ama bekliyordum ve sabırsızlığım gitgide büyüyordu. Oflayıp saatimi kontrol ettim tekrar. Kaç saattir ulaşamamıştım Elçin'e. Telefonu kapalıydı ve nerede olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu. Ben annemleri Demirlerden eve bırakma bahanesiyle gideceğim fikrine alıştırırken Elçin "Benim ufak bir işim var." diyerek kaçmıştı oradan. Ama o iş neydi, nereye gitmişti hiçbir bilgim yoktu. O kalabalıkta soramamıştım da. Haliyle kurtulmuştu tabiri caizse benden. Ve bu iş tabi ki hoşuma gitmemişti.

Günümü güzelleştiren tek şey Doruk'tu sanırım. Bütün günü altı koca insan ve Duru bir minicik çocuğa bakarak geçirmiştik. Ama pişman değildim, yine olsa yine yapardım. Öyle minik ama öyle kusursuz bir şeydi ki! Duru çok büyümüştü sanırım artık. Unutmuştum o minikliği. Onda da bu kadar şaşırdığımı hatırlıyordum ama. O yüzden Doruk'ta hazırlıklıydım. Yine de bu kadar minicik bir insan olması ve o minik adamı bu kadar sevmek çok tuhaftı. Hiç tanımadığın birini sevmezdin normalde. Ama o küçük adam benim canımdı şimdiden.

O da bana karşı boş değildi ama. Duru gibi sakin bir çocuk olmayacaktı Doruk. Onu geçtiğimiz birkaç günde göstermişti kesinlikle. Gizem'le Demir şimdiden bitik görünüyorlardı. Ama yine de çok mutlulardı. Elçin'le bol bol gidip yardım etmeye çalışıyorduk ve sanırım en çok işe yarayan da bendim bu konuda. Fazla sevmişti beni küçük adamım. Ben kucağıma aldığım gibi sakinleşiyordu. Tabi her zaman değildi bu ama genel olarak Doruk susturucu olarak kullanılıyordum.

Bu kullanımdan da oldukça memnundum. Elimle dirseğim arasına sığacak bir veletle geliştirdiğim bağa inanamasam da memnundum. Çünkü bana da bir dinginlik geliyordu Doruk'u kucakladığımda. Farklı bir duyguydu, anlatılamıyordu sanırım. Amcalık olsa gerekti en güzel tabiri, kendi kanından canından olması...

İstemsizce Elçin'i gözlemliyordum tabi bu süreçte. O benim kadar rahat değildi ilginç bir şekilde. Mine'yi pratikte Elçin'in büyüttüğünü bilmesem anlayacaktım ama şimdi pek anlayamıyordum. Sanırım çok zaman geçmişti o günlerin üstünden. Ve ne olursa olsun başkasının evladına bir şey yapma korkusu hakimdi bebeğimin üstünde. Anlaşılır bir şeydi sanırım. Ya da benim anlamadığım bir korkusu vardı ama henüz açmamak gerekiyordu bu konuları.

Korkusuna rağmen çok tatlıydı Doruk'la ilişkileri. Benim kadar susturamasa da Gizemlerin yükünü biraz olsun hafifletebilmek için deniyordu en azından. Kucağına alırkenki tedirginliği kucağına aldıktan sonra geçtiğinden minnoş minnoş sallanıyorlardı öyle beraber. Aklıma gelen görüntüleri kovalamaya çalışsam da tek düşünceyi kovalayamıyordum. Erken kalkmaktan nefret eden Elçin'in kendi bebeğiyle sınavı... Düşünmesi bile oldukça eğlenceliydi aslında. Şimdiden gece ağlama sesi duyunca "Barış ne olur sen bak!" diye mızıldanmasını duyabiliyordum. Yüzünün şeklini de tam olarak hayal edebiliyordum. O ağlamaklı ama inanılmaz sevimli yüzü gözümün önüne geliyordu. Böyle tatlı tatlı bir his dolaşıyordu içimde. Bir de çokça keyif. Tabi bunlar gerçek olursa bu kadar eğlenebilir miydim şüpheliydi. Ama şimdilik hayali beni oldukça keyiflendiriyordu.

Günümü güzelleştiren ikinci bir şey de vardı aslında. Annemlere söylemiştik karavanla tatil işini. "Donarsınız oğlum! Hele Elçin..." olsa da ilk tepkisi sonradan ikna edebilmiş ısıtıcı sistemlere ve aslında iyi olacağımıza. Tamamen gitmiyorduk. Ne zaman döneceğimiz belli değildi sadece. Ama bir itirazı olmadı bu konuda kimsenin. Gizem hariç tabi... O ağlayarak "Ay beni özlerim çekirgem!" diye Elçin'e sarılmıştı beş dakika boyunca. Ağlama faslı bitince bizim için sevinip biraz önceki ağlamasını unutmuştu. Bu duygu geçişlerine alıştığımızdan sesimizi çıkarmadık biz de tabi. Doğum kolay değildi sonuçta. Hem fiziki hem de duygusal yönden yorucuydu. Gizem de sağolsun her ikisini de bize çok çok hissettiriyordu.

CapellaWhere stories live. Discover now