Konser

3.1K 264 354
                                    

Candan Erçetin - Kedi

*

Gözlerim kapanıyordu. Daha doğrusu kapanmak istiyorlardı ama büyük bir savaş içindeydik. Kapanamazlardı. Kapanmamalılardı. Daha Barış'ın uçağı inmemişti çünkü. O inmeden de rahat edemeyecektim. O yüzden istedikleri kadar kapanmaya uğraşşınlardı, kapanamazlardı.

Sabahın sekizinde uçak mı olur diye söyleniyordum ama şimdi iyi ki o saatteymiş diye dua edecek kıvama gelmiştim. Yolculuk 15 saat sürünce sabahın sekizinde uçak olurmuş çünkü. Barış için daha tuhaftı tabi durum. 15 saat uçup indikten sonra aradan sadece 5 saat geçmiş olacaktı onun için. Dengesi şaşacaktı benim tatlı sevgilimin. Tam alışınca da buraya dönecekti muhtemelen. Tekrar bir denge bozukluğu...

Derin bir iç çekip başımı kendime doğru çektiğim dizlerime dayadım. Barış'ın evinin en sevdiğim yeri burası olabilirdi sanırım, pencerenin önündeki oturmaya yetecek kadar büyük olan yer. Eve geldiğimde biraz amaçsız dolaşmıştım. Tuhaftı Barışsız Barış'ın evinde olmak. Misafir gibiydim ama değildim de. Evin baya baya sahibiydim. Ama ev boştu. Barış'la her an aynı şeyleri yapmıyor olsak da evdeki varlığını hissetmek farklı bir şeydi. Şu an bu sıcakta ev bana soğuk geliyordu. O yüzden içimi ısıtmak ister gibi tünemiştim işte pencerenin kenarına. Arada bir şeyler atıştırmak için kalkmıştım yerimden. Bir de kitabımı almaya...

Saatlerdir buradaydım. Saatlerdir bir kitap okudum bir dışarıyı izledim. Canım sıkıldı telefonumla oynadım. Ayaklarımın ucunda yatan kedimi sevdim. Bir şeyler yedim. Aklıma ne geldiyse yaptım ama içimdeki saçma duygu yok olmadı. Sanki Barış çok uzun bir süre gitmiş gibi eksik kaldım çünkü. Toparlayamadım o eksikliği hiçbir şeyle. Bana Barış lazımdı. En azından sesini duymam, mümkünse belki biraz görmem... Yoksa eksildikçe eksiliyor gibiydim.

Ellerimi sıkılaştırıp dizlerimi kendime çektim. Ayaklarımın üstündeki başı hareket eden kedim pek memnun olmadı tabi bu durumdan. Başını kaldırıp sinirli miyavlarla bana küfrettikten sonra tekrar aynı pozisyona dönüp uyumaya devam etti. "Hayat sana güzel be kedi!" diye mırıldandım, "En büyük derdin Elçin ayağını çekti de 16 saatlik uykumdan 45 saniye kaybettim. Mis gibi hayat valla.".

Kediden cevap gelmedi haliyle. Başımı tekrar pencereye çevirdim ben de. Ayaklarımın hemen yanında duran telefonuma dokunup saati kontrol ettim. İnmiş olması gerekiyordu artık Barış'ın. Ama eski hattının çalışıp çalışmayacağından emin değildi giderken. "Steve'den ararım en kötü bebeğim. Merak etme." demişti ama ediyordum tabi ki.

Bütün gün böyle boş boş oturup düşünmeyeli ne uzun zaman olmuştu. Sanırım Barış'ın istediği kıvama geliyordum yavaş yavaş. Düşünürken bile onunla düşünüyordum. Kararlar, düşünceler benimdi. Ama ona anlatıyordum kendi kendime konuşmaktansa. O da tatlı tatlı dinliyordu beni. Kendi iç sesimin sıkıcılığı yerine Barış'ın tatlı tatlı dinlemesi daha güzel geliyordu tabi ki. O yüzdendir ki uzun zaman olmuştu böyle kendi kendime kalmayalı, böyle boş kalmayalı.

Koca bir gün geçirmiştim düşünerek. Ne düşündüm peki? Labdaki işlerle başladım tabi ki. Azalmış sayılırlardı ama hala çoklardı çünkü. Önümdeki haftanın planını yapmak lazımdı yoksa her şey birbirine girebilirdi. Mert'in de tezini bitirmesiyle bütün işler bana kalmıştı çünkü tekrar. Özellikle hesaba katılmayan küçük işler bütün deneyi aksatabiliyordu. O yüzden detaylı bir plan yapmam lazımdı. Yaptım da. Gün benimdi sonuçta. Ama gün bitmedi planla.

Gün bitmeyince düşünceler de bitmedi tabi. Mine'yi düşündüm uzun uzun. Emre'yle tatlı bir ilişkileri vardı uzun süredir. Neden bittiğini de tam anlatmamıştı. "Kafa dağıtmaya geldim ama bilmek istersin diye düşündüğüm için ayrıldığımızı söylemem gerektiğini düşündüm sadece." demişti. Tek açıklaması buydu. Belli ki açıklayası yoktu. Ben de çok sıkıştırmamıştım. Mine'yi tanıyordum sonuçta. Bir şeyden konuşmak istemediğinde üstüne gitmenin onu huysuzlaştırdığını biliyordum. Bu sefer huysuzlaştırmaktan öte üzecek gibiydi. O yüzden uzatmadım. Ama aklım kaldı tabi ki Mine'de. Benim sürekli gülen kardeşimi çok kısa da olsa, sadece anlattığı o kısa zaman diliminde, mutsuz görmek hiç hoşuma gitmemişti. Elçinlikten vazgeçip bir süre sürekli arayarak taciz etmem gerektiğine karar verdim o yüzden.

CapellaWhere stories live. Discover now