Rüya

2.3K 213 502
                                    

Ezginin Günlüğü - Aşk bitti

Merhabalaaaar!

Kendi rekorumu kırdım bu hafta. Kassam üç bölümlük olmak üzereydi bölüm:) Siz beni durdurmazsanız böyle olur işte:)) 

Şaka bir yana gerçekten çok uzun oldu bölüm. Ve tek ağızdan oldu. Birini dinleyeceğiz bu bölüm uzun uzun. Biraz dertliymiş de bizimkiler, azıcık dertleşiverin dedim. 

Bıraktım sizi ve kaçtım ben. İyi okumalar:)

Başım çatlıyordu. Başım gerçek anlamda çatlıyordu. Sanki bir yarısını biri diğer yarısını da başka biri çekiştiriyormuş gibi hissediyordum. Etrafımdaki kocaman kocaman ışıklar da yardımcı olmuyordu bana. Yorgunluk, halsizlik, uykusuzluk, bir gece önce aldığım fazla alkol, mutsuzluk; ne derseniz diyebilirdiniz sebep olarak. Bol bol vardı elimde hepsinden. Başım da haklıydı yani bir yerde. Yorgundum, çok yorgun. Uzun, huzurlu bir uyku çekmeye öyle ihtiyacım vardı ki... Sanki aylardır uyumuyorum gibi hissediyordum kendimi. Öyle yorgun ve huzursuz...

Etrafımdaki kalabalığa bakındım o huysuzlukla. Son zamanlarda beni hiç dinlemeyen kalbim ya da beynim, hangisi olduğuna henüz kendim bile karar vermiş değildim, yüzünden koşturmaktan yorulmuştum. En büyük yorgunluğum buydu sanırım. Ben ne desem tersini yapıyordum yine ben. Yine öyle yapmıştım. Yine öyle yapmıştım ve kesinlikle artık doğrum yanlışım kalmamıştı. Düşünmekten de vazgeçip ne esiyorsa onu yapıyordum sanırım. Çünkü düşününce de pek işe yaramıyordu zaten.

Burnumun kemiğini sıkıştırıp gözlerimi kapadım sıkı sıkı. Gecenin dördü müydü şu an? Saat kaçtı? Dengem iyice şaşmıştı. Ama yine de etrafta bu kadar insan olmaması gereken bir saatti sanki. Ya da bana fazla kalabalık geliyordu her yer. Ne kadar az insan o kadar iyi felsefesiyle yaşamak isterken sürekli kalabalık olabilecek yerlere gitmem de benim son zamanlardaki hayatımın özeti olsa gerekti.

Derin bir of çekip elimdeki bavulu bıraktım. Yaklaşık 15 dakikadır hiç durmadan titreyen telefonumu daha fazla görmezden gelemeyecektim sanırım. Yoksa titreyerek kalçamı delecekti. "Rüyanda mı gördün beni gecenin bu saatinde?" diye gülerek açtım ama fondaki bağrışmalar neşemi kaçırdı anında. "Barış!" dedi heyecanla, "Oğlum niye açmıyorsun telefonunu kaç saattir arıyorum?".

Bu çok ani samimiyetimizi neye borçluyuz acaba?

"Uçaktan yeni indiğim için olabilir mi Furkan?" diye sordum sarkastik bir sesle. Sonra da ekledim, "Sen hayırdır gecenin bu saatinde?". Furkan iyi çocuktu hoş çocuktu ama benim için her zaman 'Elçin'e bedava alkolle yürüyen barmen' olarak kalacaktı. Bunu değiştirme imkanı pek yoktu. Çok sevsem de beynim öyle kodlamıştı bir kere o yüzden o samimiyete hiçbir zaman erişemeyecektik.

"Uçaktan indim derken?" dedi hayal kırıklığıyla, "Abi yeni mi gittin sen? Amerika'da mısın şu an?". Hala esas konuya gelemediğimizi hissettiğim için yavaş yavaş kalkan sinirlerimi yatıştırmaya çalışarak "Döndüm Furkan. İstanbul'dayım şu an. İzin verirsen evime gidip dinl-". "Muhteşem!" diyerek kesti lafımı, "Eve falan gitmiyorsun abi şimdi. Hemen bara geliyorsun.".

Emirler falan... Doğru Barış'ı mı aradın yoksa çok mu sarhoşsun Furkan?

"İzninle" dedim gülerek havaalanın dışına çıkış olmanın verdiği keyifle, "Niye diye soracağım haliyle.". Ama daha tek kelimelik cevabı tıkadı o gülüşümü boğazıma. "Elçin" dedi. Ancak o zaman fark ettim arkada arada bağıran sesin Elçin'e ait olduğunu. Sarhoş muydu o? Sarhoştu ve barda mıydı bir de? "Bok mu vardı içirttin bu kadar Furkan?" dedim sinirle ama henüz o sinirimin hiçbir şey olmadığının farkında değildim tabi.

CapellaWhere stories live. Discover now