Kazak

1.8K 164 231
                                    

Riff Cohen - J'aime

Titriyordum. Tir tir titriyordum. Hayatımda hiç titremediğim kadar titriyordum. Sanki çırılçıplak karın ortasına atılsam bu kadar titremezdim, öyle hissediyordum. Hiçbir soğuk, hiçbir rüzgar, hiçbir şey bu kadar titretemezdi beni sanki. Her hücrem ve ben tek tek titriyorduk. Titremekten yorulan kaslarım durmak isterken daha fazla titriyorlardı. Durduramıyordum asla kendimi. Durduramıyordum vücudumu. Kontrolden çıkmış bir şekilde titriyorduk.

Oysa Barış yanımdaydı. O uzun kolları sarmıştı yine beni. Öpüyordu, okşuyordu, "Geçti bebeğim", "İyisiniz ikiniz de", "Buradayım ben sakinleş bebeğim" gibi birçok şey diyordu. Ama sakinleşmenin s'si bile yoktu bende. Barış gelene kadarki halimden iyiydim sanırım yine de. Etrafı didikleyen polis abilerimin de bana şahitlik yapabileceği üzere baya baya deli gibi davranıyordum muhtemelen geldiklerinde. Neyse ki Barış gelmişti polislerin gelmesinin üstünden çok geçmeden. O geldiği gibi de bırakmıştı sanki kasılı vücudum kendini ve titremeye başlamıştı.

Etrafımdaki koşuşturma sinirimi bozuyordu. Salonda oturuyor olmak da. Hırsız yeterince dağıtmamış gibi polisler de dağıtıyordu ve her şey sinirimi bozuyordu. Gözlerim sürekli etrafı tararken sesimi çıkarıp bir şey diyemediğim için çekmek zorundaydım ama bu durumu. Hala ifademi almaya çalışıyorlardı ama ağzım açılmıyordu. Sanırım hayatımda ilk defa şok dediklere şeye gerçekten girmiştim.

"Polis bey?" dedi sonunda Barış halimi fark edip, "Odasına götürsem ben Elçin'i? Yani buranın karışıklığı falan...". Diyemediği kelime 'delirtiyor' olmalıydı. Çünkü buranın karışıklığı delirtiyordu beni gerçekten. Barış'ın seslendiği polis memuru bir bana bir etrafına bakıp gözleriyle onay verdiği gibi iyice sardı Barış kolunu belime. "Gel bebeğim" diyerek ayağa kaldırdı ve odaya doğru yürütmeye başladı.

Sanki o an orada değildim de uzaktan izliyordum her şeyi. Barış'ın beni kaldırması, yürütmesi, yürütürken hala tatlı tatlı "Tamam bebeğim geçti." diye mırıldanması... Bunların hepsini sanki karşıdan izliyordum da ben yaşamıyordum. Çok tuhaftı duygularım. Sanırım o kadar fazla korkmuştum ki korkumun sebebi gidince içimde ani bir boşalma olduğundan kendini yenilemeye çalışıyordu bütün her şeyim.

Yatağa oturduğum gibi kedim zıpladı yanıma. İçerideki kalabalıktan en çok o rahatsız olmuştu. Oldu olası sevmezdi zaten çok insanları. Ama şimdi daha iyi bir sebebi de vardı. Elimde istemsizce karnına gidince uzaklaştı hemen benden bağırarak. Barış kucaklayıp sakinleştirirken karşıma geçip karnına bakmamı sağladı. Şerefsiz herif hırsızlık yapmaya girdiği yetmiyormuş gibi bir de kedime zarar vermişti. O acı çığlığı ondandı yavrumun. Karnını yaralamıştı pislik herif. Nasıl yaptığına dair bir fikrim yoktu. Çok derin bir şey de değildi ama canını acıtıyordu belli ki.

"Yarın sabah veterinere götürürüm ben." diye mırıldandı Barış sakinleşmiş kediyi yanıma bırakırken, "Sen onu düşünme şimdi.". Dizlerini kırıp önümde çöktüğünde gözlerimi çevirdim kediden Barış'a. Yanaklarımı okşayıp yutkundu. Çok sorusu vardı, polisler gibi. Ama bir şey anlatamamıştım henüz. Gözleri yüzümde, boynumda gezerken elleri sevdi yüzümü. Gözleri öyle endişeliydi ki yutkunup konuşmak istedim. Ama çenemin titremesi asla izin vermedi buna. Saçlarımı öpüp "Sana bir şey yapmadı değil mi Elçin?" diye sordu büyük bir tedirginlikle, "Bir zarar vermedi değil mi bebeğim sana?".

Başımı iki yana salladığımda gördüğüm rahatlığına gülümsemek istedim, yine yapamadım. Onun yerine Barış yüzümü kendine çekip alnıma bir öpücük bıraktı. Dudakları hala alnımda "Özür dilerim." diye mırıldandı, "Telefonunu daha erken duymadığım için özür dilerim.". Titreyen elim kalktı sonunda. Saçlarının arasına girdi parmaklarım. Okşamaya çalıştım elimden geldiğince. Suçu yoktu ki Barış'ın! Nereden bilebilirdi evime hırsız gireceğini ve benim onu bu yüzden gecenin bir saatinde arayacağımı? Bilemezdi. Ama özür diliyordu işte yine de. Barış'tı çünkü o.

CapellaWhere stories live. Discover now