The Night

6.4K 349 868
                                    

Bülent Ortaçgil - Teninle Konuşmak

Gülümsememi saklama gereği duymadan "Ne yapalım dedin?" diye sordum. Küçük adımlarla yanına ilerlemeye devam ederken yanına gitmemi beklediğini fark edip hızlandırdım adımlarımı.

-İmalar olmadan, gizli saklı konuşmadan, neysek o olarak; tanışalım mı?

Ağzımı açacaktım ki "Ben buyum deme. Orada çok şey var Elçin, farkındayım." diyerek susturdu beni. Dudaklarımı birbirine bastırıp yüzüne baktım. İçimdeki ses büyük bir gürültüyle "Hayır!" diye bağırıyordu. Kalbim gümbür gümbür atıyor ve Barış'a gitmek ister gibi göğüs kafesimi acıtıyordu. Aklım karışıyordu ama gözlerinden çekemediğim gözlerim cevabı vermiş olacak ki gülümsemesi büyüdü, "Yalan yok. Lafı geçiştirmek yok. Neysek o.". Tek kaşımı kaldırıp söylediklerime gülümseyerek dudak büzdü, "Söz.". Gülümseyip başımı salladım. Anahtarımı yerleştirmişken aniden dönüp yüzüne baktım, "Son bir şey.". Başını sor anlamında salladığında "Viski?" dedim, "Sarhoş olmuyorum dedin diye hatırlıyorum.". Gülerek başımı sallayıp kapıyı açtım. Yana çekilip geçmesine izin verdiğimde geçerken koklamamak için kendimi zor tuttum. Yatağında uyuduğumdan beri burnumda sürekli kokusuyla gezsem de özlemiştim çünkü.

Özlemiştim?

"Bu gece sana yer yok negatiflik yapacaksan!" diyerek iç sesimi sustururken içeri adımımı attım. Kedi bacaklarıma sürtünmeye başlar diye beklerken Barış'ın kucağında olduğunu görüp kıkırdadım, "En azından hayvanlarla anlaşırım demen yalan değil.". Şaşkın şaşkın bana döndü, "Sana yalan söylediğimi hatırlamıyorum.". Başımı sallamakla yetinip montumu astım, "Geçsene içeri.".

Her şey çok garipti şu an. İki yabancıydık aslında. Ve şu an benim evimde ne yaptığımıza dair bir fikrim yoktu, 'tanışıyorduk' Barış'ın deyimiyle. Niye? Bilmiyordum. Ama burada olması, beni tanımak istemesi anlatıyordu bir şeyler. Düşüncelerim sesiyle bölündüğünde başımı kaldırıp yüzüne baktım.

-Hayır, bunu daha önce yapmadım hiç merak ediyorsan.

-Yok canı-

İkimiz de gülmeye başladığımızda "Yalan yok Elçin." dedi parmağını bana sallarken. Dudaklarımı birbirine bastırdım, "Peki, yok. Ama önce bir üstümü değiştireyim. Sen de yemek söyler misin o arada? Bilgisayar şu ikinci rafta.". Odama girdiğim an sırtımı kapıya yaslayıp ellerimi çılgın gibi atan kalbimin üstüne bastırdım.

Sakin ol Elçin, sakin ol. Bak adam kapına gelmiş. Demek ki bir şey var. Kendi kendine gelin güvey olmuyorsun. O kadar terslemene rağmen burada, içeride. Kuzu kuzu oturmuş yalan yok falan diyor. Bir şansı hak ediyor sonuçta.

Üstümdekileri bir çırpıda çıkarıp bir kotla tshirt geçirdim üstüme. Saçlarımı ellerimle tarayıp içeri geçtiğimde Barış kedinin oyuncağını eline almış kediyi oynatıyordu. Geldiğimi görünce oyuncağı yere atıp gülümsedi. Kedi yerde hala deli gibi oyuncağıyla oynamaya devam ederken ben de Barış'ın yanına oturdum, "Yemek?". "Söyledim.".

İkimiz de ne yapacağımızı biliyor gibi durmuyorduk. Birinin konuşmaya başlaması lazımdı, orası kesindi ama ikimiz de ara ara birbirimize gülümsemekten başka bir şey yapmıyorduk. Sonunda sessizliği Barış bozdu, "Söyleniyordun merdivenlerden çıkarken. Bir şey mi oldu bugün?". Gerçekten mi der gibi baktığımda "Bir yerden başlamak gerekiyor." dedi gülerek. Gülümseyip dilimi dudaklarımın üstünde gezdirdim, "Hakan hocayı tanıyorsundur. Gizem'in de hocası.". Başını sallasa da daha önce adını bilmediğine emindim, "Bugün biraz atıştık onunla da... Her atıştığımızda olduğu gibi bir ton şey istedi. Labda da işim çoktu falan. Önemli bir şey olmadı yani.". Gülümserken aniden çatılan kaşlarına kaydı gözüm, "O Mert... Neyin oluyor senin?". Hafifçe gülüp saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Yaptığım her hareketi inanılmaz bir dikkatle izlemesi çok hoşuma gidiyordu. Elimi kucağımdan kaldırıp saçımı tutmamı, saçımı kulağımın arkasına yerleştirmemi, elimi şakağıma dayayıp yüzüne bakmamı... Her hareketimi takip etti gözleri. Sonunda gözlerimi bulduğunda yüzümdeki muzip gülümsemeyi görmüş olacak ki gülümsedi, "Yüksek lisans öğrencim Mert. Tezini benim yanımda yapıyor.". "Sevgilin değil yani?". Küçük bir kahkaha atıp başımı iki yana salladım, "Şu an hayatımda biri olsa karşımda oturamazdın. Senin gibi değilim ben.". Gergin bir şekilde gülüp bacağını altına aldı. Vücudunu bana döndürürken "Benim gibi?" dedi tek kaşını havalandırıp.

CapellaWhere stories live. Discover now