Bayram

3.4K 243 525
                                    

Stevie Wonder - Isn't She Lovely?

Heyecandan elim nerede ayaklarım nereye gidiyor ben ne yapıyorum hiçbir fikrim yoktu. Evin içinde başı kesilmiş tavuk gibi dolaşıyordum o yüzden. Barış'ın rahatlığı ise sinirimi bozuyordu. Yani onun stres yapması için bir sebep yoktu belki ama en azından bana destek olmak için azıcık heyecanlanmış gibi yapabilirdi. Onun yerine bir saattir banyodan ıslık sesleri geliyordu. Öyle de keyifliydi beyimiz, stres hak getire!

"Barış!" diye bağırdım. Bağırdım demek hafif kalabilirdi aslında yaptığımın yanında. Çığlık attım deyim yerindeyse. Kafayı yemek üzereydim gerçekten çünkü. Banyonun kapısı aceleyle açılıp Barış yüzünde kocaman bir korkuyla çıktığında ise yaptığımdan pişman oldum. "Ne oldu? Bir şey mi oldu? Biri mi aradı? İyi misin?" diye soruları sıraladığında istemsizce kıkırdadım. Şaşıramadı bile. Öyle korku doluydu yüzü hala. Kaşları hafifçe çatılsa da şaşıramadı. Ama benim kıkırdamam kahkahaya dönünce şaşırmak yerine sinirlendi.

"Elçin ya!" diyerek gidecekken kolundan tuttum. "Sarıl!" dedim kıkırdamaya devam ederken. Kolları havada kaldı. Malum sinirliydi, belli etmesi gerekiyordu. "Kafayı yemek üzereyim. Ne olur sarıl yoksa deliriyorum." dediğimde ise bıraktı kızgınlığını bir tarafa. Sıkı sıkı sardı kollarını. "Abartıyorsun desem kızacaksın yine ama" diye mırıldandı. Bedeni hafifçe sağa yattığında "Yatağın üstündeki kalabalığa bakıp kızmanı göze alıyorum." diyerek güldü, "Senin bu kadar kıyafetin olduğunu bile bilmiyordum galiba Elçin. Sakin olur musun biraz?".

Derin bir nefes alıp kolum beline sarılı yatağa çevirdim başımı. Burnumun ucuyla yatağı gösterip "Bak daha giyinme aşamasında delirdim." dedim, "Ben o ortama girince inanılmaz saçmalayacağım.". "Elçin!" dedi hafif kızgın bir sesle. Kaşlarını çatmış olsa da karısı çocuklara kızsın diye yollanan babalar gibiydi. İnandırıcılık sıfır! "Annemlerle daha önce karşılaşmamış gibi mi yapacağız her seferinde?" dedi aynı ciddiyetle. Omuzlarımı silkip sarılmayı bıraktım. "Anlamıyorsun ki sen beni." diye söylene söylene yatağa doğru sürüdüm ayaklarımı.

Sesli bir nefes verdi. Yorulmuştu bu halimden belli ki ama heyecanlıydım. Yapacak bir şey yoktu. "Anlat bebeğim." dedi yine de sakin sakin, "Anlat tamam. Anlat anlayayım. Çünkü daha önce bin kez Elçin olarak ve birkaç kez de müstakbel gelinleri olarak görüştüğün insanlarla tekrar görüşürken heyecan yapmanı anlamıyorum, evet.".

Heyecanımı bir kenara bıraktım bir süreliğine. Dudaklarım yavaşça sağa doğru yükseldiğinde anlam veremedi. Ama gülümsedi o da. Sonuçta benim gülümsemem yetiyordu Barış'ın gülümsemesi için, anlamaya gerek duymuyordu genelde. Ayaklarımı sürüye sürüye geldiğim yolu pıtı pıtı hızlı adımlarla geri yürüdüm. Daha Barış anlamadan da parmak ucumda yükselip dudaklarına bir öpücük bıraktım. "Anlamamaya devam ediyordu." diye mırıldandı, "Bu niyeydi şimdi?". "Çok tatlısın çünkü." diye sırıtmaya devam ettim. Yanağını da öpüp tekrar yatağa doğru giderken "Yalnız düğün tarihimizi bana önceden haber verirsen iyi olur." dedim, "Malum gelinlik falan... Uzun işler.".

"Serseri ya!" diyerek güldü, "Ben de ne diyor diyorum. Geçti bakıyorum hemen stres falan. Yeter ki Barış'la dalga geçilsin değil mi?". Yataktaki yığından buz mavisi elbisemi çekiştirip "Hiç yapmam öyle dalga falan." dedim. Elbiseyi üstüme tutup aynada kendime baktığımda "Güzel o." dedi, "Hepsi eminim iyidir Elçin. Giy birini.". Her zaman ayıla bayıla giydiğim elbisemi sanki nefret ediyormuş gibi kenara atıp "Bulamıyorum bir şey!" diye inledim, "Sen ne güzel kot gömlek hallettin.". "Sen de kot gömlek giy." dedi rahat rahat, "Elçin annemlerin ne giydiğine göre seni değerlendireceğini mi düşünüyorsun? Ne istiyorsan giyin bebeğim. Neden geriliyorsun bu kadar?".

CapellaМесто, где живут истории. Откройте их для себя